Ancak Haçlılar papalığın teşviki ile Osmanlılar aleyhine ittifâk kurdular. Haçlı ittifakını haber alan Sultan Murâd Han da yerinde ve zamânında tedbirler alarak, hazırlıklarını tamam ladı. Fetihlerin genişlemesiyle asker ihtiyâcı arttığından, yaya ve müsellem teşkilâtlarına ilâveten, devrin âlimlerinden Karamanlı Molla Rüstem'in teklifi ve Kazasker Çandarlı Kara Halil'in fetvâsı ile, harpte esir alınan gayri müslim çocuklarından beşte birinden istifâde edilmek sûretiyle "Yeniçeri" adıyla bir asker ocağı kuruldu.Alınan esirler Anadolu'da Türk çiftçi âilelerinin yanında Türk-İslâm terbiyesiyle yetiştirilerek, Yeniçeri Ocağına kaynak temin edildi. Ayrıca mâli teşkilâtta düzenlemelere gidilip, gelirler arttırıldı.Bu durum Bizans İmparatorunu Osmanlılarla antlaşma yapmaya mecbur bıraktı. Yapılan antlaşmaya göre İmparator Yuannis, Rumeli'ndeki Osmanlı fütuhâtını kabul ve tasdik etti. Bunları almak için hiçbir zaman Türk düşmanlarıyla birleşmeyeceğini ve Anadolu Beyliklerinden gelebilecek taarruzlara karşı Birinci Murâd Han yardımcı kuvvet isterse asker vereceğini bildirdi. Bu antlaşmanın, Bizans'ın Osmanlı Devletine tâbiliğini arz etmesi mâhiyetinde olduğu kabûl edilir.Öte yandan Filibe'nin fethi üzerine Osmanlıların Balkanlarda ilerlemesini durdurmak için Papa Urban'ın çabaları ile meydana getirilen, Sırp, Macar, Bulgar, Ulah ve Bosnalılardan meydana gelen Haçlı ordusu, Edirne'ye doğru yürüdü (1364). Ancak Hacı İlbeyi komutasın daki Osmanlı öncü kuvvetleri, Haçlıları büyük bir bozguna uğrattılar. Düşmanın büyük kısmı Meriç sularında boğuldu.Sultan Murâd Han, Rumeli'ne geçmeden önce Katalanların elindeki Biga'yı fethetti. Sırpsındığı Muhârebesinden sonra, Osmanlı başşehrini Bursa'dan Edirne'ye naklettirdi. Şehri kısa zamanda mescitler, câmiler, medreseler, saray dâhil bütün kültür ve sosyal müesseselerle imâr etti. Türk-İslâm ilim ve sanat eserleriyle süslenen Edirne, İstanbul'un fethi sonrasına kadar Osmanlıya başşehirlik yaptı. Balkanlarda Osmanlı idâresi ve müesseseleri tesis edilerek, ticâret canlandırıldı. Adriyatik kıyısında küçük bir devlet olan Raguza Cumhûriyetiyle ticâret antlaşması yapılarak Osmanlı himâyesi altına alındı.1366 târihinde Gelibolu, Bizans İmparatorunun dayısı Savua Kontu İtalyan Amedeo tarafından işgâl edilmişse de, bir yıl sonra tekrar Osmanlıların eline geçti. 1366'da Sultan Birinci Murâd Han, başlattığı Balkan fütuhâtıyla; Kırkkilise (Kırklareli) Vize, Aydos, Burgaz ve Tirebolu mevkılerini zaptedip, Karadeniz'e dayanmak istiyordu. Bu gâyesini gerçekleştir mek için, çok muntazam bir plân tatbik etti. Batı cephesi kumandanlığına Evrenos Paşayı tâyin ederek, Makedonya'nın fütuhâtıyla vazifelendirdi. Kuzey cephesi kumandanlığını Kara Timurtaş Paşaya vererek, Tunca boyunun fethiyle vazifelendirdi. Kuzeybatı cephesi kuman danlığını da Rumeli Beylerbeyi Lala Şâhin Paşaya verdi. Kara Timurtaş Paşa 1366'da Bizans lılardan Kızılağaç Yenicesi'ni, Bulgarlardan Yanbolu ve İslimyeli'yi aldı. Lala Şâhin Paşa Samaku ve İhtiman'a akın tertip etti. Sultan Murâd Han 1367'de başlattığı harekâtla Bulgar lardan Aydos, Karinâbad ve Tirebolu'yu, 1368'de de Bizanslılardan Hayrabolu, Pınarhisar ve Vize'yi alıp, elden çıkmış olan Kırkkilise'yi tekrar fethetti. Bulgaristan Kralı Yuvan Şişman, Osmanlılara karşı duramayacağını anladığından sulh yaparak kızkardeşi Prenses Marya'yı Sultan Murâd'a verdi. Buna rağmen daha sonra Bizans İmparatoru Beşinci Yuannis Paleoloğ'un teşvikiyle Sırp Kralı ile Osmanlılara karşı birleşti. 26 Eylül 1371 Cumâ günü Çirmen'de yapılan muhârebede müttefikler büyük bir bozguna uğradı. Bu savaşla Balkanlardaki mukâvemet kırılarak, Osmanlılara Makedonya kapıları açıldı.Çirmen Zaferi sonunda ilk Makedonya fütuhâtı başlatılarak, Veziriâzam Çandarlı Kara Hayreddin Halil Paşa, Rumeli Beylerbeyi Lala Şâhin Paşa, Gâzi Evrenos ve Deli Balaban Beyler komutasındaki Osmanlı ordusu, İskeçe, Drama, Kavala, Zihne, Serez, Avrethisar-Var dar Yenicesi ve Karaferye mevkilerini fethetti. Osmanlıların Makedonya'yı zaptederek Köstendil'e gelmeleri üzerine, Yukarı Sırbistan Hükümdârı Lazar Grebliyanoviç, Sultan Murâd Han ile anlaşmak istedi. Vergi vermek ve gerektiğinde Osmanlı Devletine asker göndermek şartı ile antlaşma sağlandı.Rumeli ve Anadolu'da fetihler devâm ederken bâzı mâli, idâri ve askeri ihtiyaçları karşılamak için teşkilât yapılmıştı. Kara Timurtaş Paşanın tavsiyesiyle, tımarlı teşkilât, tâdil ve ihtiyâca göre ıslâh edildi. Yaya, müsellem ve yeniçerilere ilâveten Kara Timurtaş Paşanın tavsiyesiyle kapıkulu askerlerinden olarak maaşlı Süvâri ocağı kurulduğu gibi, seferlerde levâzımın muhâfazası ve süvârilerin hayvanlarına bakmak üzere Voynuk sınıfı teşkil olundu. Sultan Murâd Han 1378'de oğlu Şehzâde Bâyezid'i Germiyan Beyi Süleymân Şahın kızı Devletşah Hâtun ile muhteşem bir düğün yaparak evlendirdi. Süleymân Şah, Kütahya, Tavşanlı Emed ve Simav'ı, kızının çeyizi olarak verdi. Hamidoğlu Hüseyin Beyden seksen bin altın karşılığı; Akşehir, Yalvaç, Beyşehir, Seydişehir ve Karaağaç alındı.Birinci Murâd Han 1380'de Makedonya'da harekâta geçilmesini emretti. Rumeli Beylerbeyliğine tâyin edilen Kara Timurtaş Paşa, Vardar Nehri sâhilindeki İştip'i fethetti. 1382'de Vardar'ı geçerek Manastır ve Pirlepe'yi aldı. Manastır, Arnavutluk ve Kuzey Epir mıntıkalarına yapılacak harekât için üss oldu. 1384 bahârında Osmanlı akıncıları Bosna-Hersek akınını gerçekleştirerek, pekçok esir ve ganimet aldılar.1385'te Veziriâzam Çandarlı Hayreddin Paşanın Ohri'yi fethi ile Osmanlılar, Arnavutluk hududuna yerleştiler. Kuzey Arnavutluk Prensi Balşa ile Drac ve Orta Arnavutluk Dükası Şarl Topia arasında meydana gelen muhârebede Drac Dükası, Hayreddin Paşadan yardım istedi. Çağrı üzerine Hayreddin Paşa Drac Prensine yardım ederek, Savra'da onun gâlibiyetini temin ettiği gibi bu muhâre bede Prens Balşa da öldürüldü.Osmanlı ordusunun Rumeli'nde bulunmasından istifâde eden Karamanlı Alaeddin Bey, 1386'da Osmanlı hududuna taarruz ederek, Beyşehir ve havalisini zaptetti. Hudud tecâvüzünü haber alan Sultan Murâd Han, Rumeli'de Veziriâzam Çandarlı Hayreddin Paşayı bırakarak, Karaman hududunu aştı. Karaman Ovasına gelen Osmanlı ordusu, Alaeddin Beyin kuvvetlerini mağlup ederek, sulh istemeye mecbur bıraktı. Sultan Murâd Hanın dâmâdı olan Alaeddin Bey, zaptettiği toprakları geri vermesi ve Osmanlı sultanının elini öperek özür dilemesiyle affedildi. Karamanoğullarının da Osmanlı hâkimiyetini tanıması, batıda olduğu gibi doğuda da, Sultan Murâd Hanın nüfûz ve itibârını arttırdı.Sultan Murâd Hanın ve Osmanlı ordusunun Anadolu'da bulunmasından istifâde eden Balkan kral ve prensleri Türklere karşı ittifak kurup, taarruz planlıyorlardı. Bosna hududunda Lala Şâhin Paşa kumandasındaki akıncıların harekâtı, Bosna Kralı ve Sırp Despotu Lazar'ın otuz bin kişilik müttefik kuvvetlerle yaptığı karşı taarruzla karşılandı. 1378'de Ploşnik mevkiinde meydana gelen muhârebede, Lala Şâhin Paşanın yirmi bin kişilik kuvveti bozularak, çoğu şehit oldu. Ploşnik bozgunu, gizlice hazırlanmakta olan Hırvat, Leh, Macar ve bütün Balkan kral ve prenslerini Osmanlılar aleyhine harekete sevk etti. Denizci bir kavim ve devlet olan Venedikliler, Osmanlıları iyi tanıyıp, menfaatlendiklerinden, Haçlı ittifakına katılacaklarını beyan ettilerse de, tarafsız kaldılar. Lazar, Tvartko ve Arnavut Prensi Kastriyota'nın öncülüğünde, Hırvat, Leh, Macar, Bulgar, Sırp ve Arnavutların ittifakını haber alan Sultan Murad Han, vakârını muhafaza ederek, muvâzeneli ve plânlı bir şekilde hazırlıklarını tamamlamaya başladı. Balkan ittifâkına karşı Anadolu beylerinden yardım istendi. İttifâka dâhil olan Bulgarları büyük harpten önce saf dışı etmek gâyesiyle, Veziriâzam Çandarlı Ali Paşayı vazifelendirdi. Osmanlı ordusu, Balkan dağlarını aşarak Pravadi, Şumnu ve Bulgar Krallığının merkezi Tırnova'yı aldı. Ali Paşa, Tuna boyu istikâmetinde harekâtı devam ettirerek, Ulah hâkimiyetindeki Silistre ve Niğbolu'yu zaptetti. Bulgar Kralı Şişman, Osmanlılar ile antlaşmaya mecbur oldu. Böylece Haçlı ittifakına katılmasına mâni olundu. Osmanlı beylerinin Balkanlardaki ileri harekâtı muhtemel büyük harp öncesi durdurularak, bütün kuvvetler Sultan Murâd Hânın kumandasında toplandı.Bulgaristan harekâtını muvaffakiyetle tamamlayan Veziriâzam Ali Paşa, Yanbolu'ya gelen Sultan Murâd Han ile görüşerek, durumu arz etti. Durum değerlendirmesi yapılıp ordu süratle Priştine'ye doğru harekete geçti. Yollarda yerli ahâlinin mal, mülk, can ve ırzına karşı hiç bir tecâvüz yapılmadan Kosova'ya gelindi. Yağma ve tahribâtın yapılmaması, Balkan milletlerini Osmanlının güzel ahlâkına ve adâletine hayran bıraktı. Üsküp ile Priştine arasındaki Kosova'da müttefik Haçlı ordusuyla karşılaşılıp muhârebe nizâmı alındı. 8 Ağustos 1389 muhârebe öncesi Kosova'da şiddetli fırtına vardı ve o gün Berât Gecesiydi. Akşam çadırına çekilen Sultan Murâd Han, Berât Gecesini ihyâ edip namaz kıldı. Kur'ân-ı kerim kıraât ettikten sonra, seccâdesinin üzerinden kalkmadan târihe geçen şu duâyı okudu: "Ey Rabbim! Bu fırtına, şu âciz Murâd kulunun günahları yüzünden çıktıysa, mâsum askerlerimi cezâlandırma. Onları bağışla... Allahım... Onlar ki, buraya kadar, sâdece senin adını yüceltmek, İslâm dinini kâfirlere duyurmak için geldiler. Bu fırtına âfetini, onların üzerinden def eyle... Senin şânına lâyık bir zafer kazanmalarını nasip eyle. Onlara öyle bir zafer kazandır ki, bütün Müslümanlar bayram ede... Müslümanları mansûr ve muzaffer eyle. Ve dilersen o bayram gününde şu Murâd kulun sana kurbân olsun... Önce beni gâzi kıldın, sonra şehit et..."Fırtına dinip, 9 Ağustos 1389 günü yapılan Kosova Meydan Muhârebesinde Birinci Murâd Han büyük bir zafer kazandı. Sırp Devletinin yıkılıp, Balkanların Türk hâkimiyetine geçişini sağlayan Kosova Zaferinden sonra, Sultan Murâd Han, devrin anânesince muhârebe meydanını dolaşmaya başladı. Bu sırada Miloş Obiliç adında yaralı bir Sırp âsilzadesi tarafından hançerlenerek şehit edildi. Kaçan düşmanı tâkip etmekte olan oğlu Şehzâde Yıldırım Bâyezid, devlet adamlarının da ittifakıyla hükümdâr seçildi. Sultan Murâd Hanın cenâzesi Bursa Çekirge'de yaptırdığı türbesine gönderilip, defnedildi. Şehit edildiği yere de türbe yapılıp, "Meşhed-i Hüdâvendigâr" denildi.Osmanlı Sultanı Murâd-ı Hüdâvendigâr Han, zaferden zafere koşmuş, Anadolu'da ve bilhassa Avrupa'da devletin hudutlarını çok genişletmiş ve babasından bir beylik olarak aldığı ülkeyi büyük bir devlet hâlinde oğluna bırakmıştır. İslâmın cihâd emrini yerine getirmek ve Osmanlının şânını yükseltmek için, târihi kaynaklarda otuz yedi gâza yaptığı yazılıdır. Sultan Murâd Han; dindâr, âdil, merhametli, faziletliydi. Azim ve irâde kudreti, vakar ve ciddiyeti, ahâlisine karşı şefkâtli oluşu, açık ve samimi siyâsetiyle içte ve dışta istikrârıyla ve mühim askeri, adli, mâli ve idâri teşkilâtıyla Osmanlı Devletini sağlam temeller üzerine oturtmuştur. Güneydoğu Avrupa'ya Anadolu'dan Türk-İslâm nüfûsunun naklinde tatbik ettiği şuurlu sistem, Sultan Murâd Hanın dâhiyâne bir siyâsetidir. Fütuhâtla alınan Rumeli topraklarına iskân edilen Türk ve İslâm nüfûsu, Avrupa'da kalıcı bir hâkimiyetin ve emniyetin başlangıcı olmuştur. Anadolu'da, Rumeli'nde pekçok hayır müesseseleri, dini, askeri ve idâri teşkilâtları kuran Sultan Murâd Han, târihte kazandığı zaferlerle olduğu gibi, yaptırdığı eserlerle de milletin kalbinde taht kurmuştur. Sultan Murâd Han, ihtiyaç ve lüzumunda eserler yaptırdığı gibi zaferlerin ardından da şükran ifâdesi olarak, mescit, câmi, medrese, mektep, imâret, han ve sosyal müesseseler inşâ ettirmiştir. 1364 Sırpsındığı Zaferi sonunda şükrân olarak; Bursa ve Bilecik'te birer câmi, Yenişehir'de bir imâret, Çekirge'de bir imâret, medrese ile kaplıca ve han yaptırmıştır.