Köstendilli Hasan Efendi
İbrâhim Edhem "kuddise sirruh" hazretlerine, falanca yerde bir genç var. Gece gündüz ibâdet ediyor. Vecde gelip kendinden geçiyor, dediler. Gencin yanına gidip, üç gün misâfir kaldı. Dikkat etti, söylediklerinden dahâ çok şeyler gördü. Kendinin soğuk, hâlsiz, habersiz, gencin ise, böyle uykusuz ve gayretli hâline şaşıp kaldı. Genci, şeytân aldatmış mıdır, yoksa hâlis ve doğru mudur anlamak istiyordu. Yediğine dikkat etti. Lokması helâlden değildi. (Allahü ekber! Bu hâlleri hep şeytândandır) deyip, genci evine davet etti. Kendi lokmalarından bir tâne yedirince, gencin hâli değişip, o aşkı, o arzûsu, o gayreti kalmadı. Genç, (Bana ne yapdın?) deyince, (Lokmaların helâlden değildi. Yemek yerken, şeytân da midene giriyordu. O hâller, şeytândan oluyordu. Helâl yiyince şeytân giremedi. Asıl, doğru hâlin meydâna çıktı) dedi.
Harâm yemek, kalbi karartır, hasta eder. Zünnûn-i Mısri "kaddesallahü teâlâ sirrehül'aziz" buyuruyor ki: Kalbin kararmasının dört alâmeti vardır: 1- İbâdetin tadını duymaz. 2- Allah korkusu, hâtırına gelmez. 3- Gördüklerinden ibret almaz. 4- Okuduklarını, öğrendiklerini anlamaz, kavrayamaz...
Ebû Süleymân-ı Dârâni "kuddise sirruh" buyurdu ki: Helâlden bir lokma az yemeyi, akşamdan sabâha kadar namâz kılmaktan dahâ çok severim. Çünkü, mide dolu olunca, kalbe gaflet basar. İnsan Rabbini unutur. Helâlin fazlası böyle yaparsa, mideyi harâm ile dolduranların hâli acabâ nasıl olur?
Sehl bin Abdüllah-i Tüsteri "kuddise sirruh" buyuruyor ki: Yolumuzun esâsı üç şeydir: Helâl yemek, ahlâk ve amelde Resûl aleyhisselâma tâbi olmak ve (ihlâs) yani her işi, yalnız Allah rızâsı için yapmaktır.
DÜNYA BİR KONAKTIR
Bu dünyâ, âhıret yolcularının bir konak yeridir. İnsana burada yiyecek ve giyecek lâzımdır. Bunlar ise çalışmadan ele geçmez. Her ân mal kazanmak için uğraşan aldanmıştır. Hem âhıret için hâzırlanmalı, hem de dünyâ ihtiyaçlarını kazanmalıdır. Fakat, bunları da, âhıret yolculuğunda lâzım olduğunu düşünerek kazanmalıdır...