Muhammed bin Hüseyn şöyle anlatır: “Ebû Muhammed Râzî, kusurlarını bilen insanlar, neden doğru yola dönmezler?" şeklindeki bir soruya şu cevâbı verdi: “Çünkü onlar ilimleriyle övünüyorlar. Fakat ilimleriyle amel etmiyorlar, zâhirle uğraşıyorlar. Bâtının edebleri ile meşgûl olmuyorlar. Bunun için Allahü teâlâ bunların gözlerini kör etti. Doğruyu göremez hâle getirdi. Duygularını ibâdetten aldı. Bundan dolayı yanlış yola bağlanıp kaldılar.”
Bir zât Ebû Muhammed Râzî’ye "Bana bir duâ öğret de okuyayım" deyince; ona şu duâyı okumasını söyledi:
“Ey Allahım! Bize ma’rifetin hakîkatini ihsân et! Seninle aramızdaki hareketlerimizi, emirlerine göre düzeltmemizi sağla! Sana hüsn-i zanda bulunmamızı ve her iki âlemde bizi sana yaklaştıracak amelleri yapmamızı nasîb et!”
Ebû Muhammed Râzî buyurdu ki: “Ârif, ibâdet ve amelinde, kulun rızâ ve beğenmesini değil, yalnız Allahü teâlânın rızâsını düşünür.”
“Ma’rifet, Allahü teâlâ ile kul arasındaki perdeyi kaldırır.”
“Hâlinden şikâyet ve gönül darlığı, ma’rifetin azlığından gelir.”
“Allahü teâlâ ile kul arasında perde olan şey dünyâdır.”
“Kullar arzularına, ancak Allahü teâlânın ihsaniyle kavuşabilirler.”
“Kulların en aşağısı, namazını ve tesbihini kendi gözünde büyülten, yaptığı ibâdetler sebebiyle, Allahü teâlâ katında kıymeti olduğunu zanneden kimsedir. Eğer Allahü teâlânın ihsânı ve rahmeti olmasaydı, Peygamberlerin (aleyhimüsselâm) işlerinin bile ne kadar zor olduğu görülürdü. Nasıl böyle olmasın ki, Peygamberlerin en üstünü ve Allahü teâlâya en yakın olan Resûlullah (aleyhisselâm) bile, Allahü teâlânın rahmetinin kendisini örttüğünü buyurmuşlardır.”
“Kulluğun en güzeli, Allahü teâlânın verdiği ni’metler karşısında, şükretmeye âciz olduğunu bilmesidir.”
“Dünyâdan yüz çeviren kimse, Allahü teâlânın emrettiği işlerle meşgûl olur.”
“Sabrın alâmeti, şikâyeti terk ve kendisine gelen belâları gizlemektir.”