Mısırdan Yükselen Nur Demirtaş Muhammedî
SARAYDAN "GÖNÜL SARAYI"NA...Demirtaş Muhammedi, önceleri Sultan Kayıtbay'ın yanında çalışıyordu. Onun adamlarından idi. Bir defasında Sultan Kayıtbay, altın dolu bir keseyi Demirtaş'a verdi ve zamanın evliyâsından olan Ahmed bin Akabe el-Hadrami hazretlerine götürüp vermesini söyledi. O da keseyi alıp o zâtın yanına geldi. O zât bu parayı kabûl etmek istemedi. O ise, keseyi kabûl etmesi için ısrar etti. O da nihâyet keseyi eline aldı ve sıktı. Bunun üzerine, kesenin alt kısmından kan sızmaya başladı. Sonra Demirtaş'a hitaben; "İşte sizin altınınız" buyurdu...
Demirtaş, bu dehşet verici hâl karşısında donakaldı. Adetâ aklı başından gitmişti. Getirdiği paranın uygun olmayan bir yoldan kazanılmış olabileceğini düşünerek tövbe etti. Sultan Kayıtbay'ın yanına döndü ve sultandan, kendisini serbest bırakmasını isteyip, istifâ ettiğini bildirdi. Sultan da onun bu isteğini kabûl edip, kendisini serbest bıraktı...
Ahmed bin Akabe el-Hadrami'nin yanına dönen Demirtaş Muhammedi, artık o zâtın talebesi oldu ve o vefât edinceye kadar sohbet ve hizmetinden ayrılmadı. Üstün derecelere, yüksek mertebelere ve kıymetli hâllere kavuştu. Kendisi de çok talebe yetiştirdi.
ZİRAATLE MEŞGUL OLURDU...
Demirtaş Muhammedi, zirâatle meşgûl olur, tarlalarını ekip biçerdi. Kazancının ihtiyâcından fazla olan kısmını ihtiyâç sahiplerine verirdi. Zâhirde, etrâftaki bahçelerde yetiştirilen meyveler gibi yetiştirmesine rağmen, onun bahçesinde yetişen meyveler o derece tatlı olurdu ki, Mısır'da o lezzette başka meyveye rastlamak mümkün olmazdı...
***
Vefâtına yakın, talebelerini çağırdı ve dedi ki: "Malımı, servetimi üç kısma ayırdım. Bir kısım gelirini, bahçe ve zaviyesinin bakımı için, bir kısmını çocuklarımın ihtiyâçları için ve bir kısmını da zaviyede kalan talebeler için harcayın" şeklinde vasiyette bulundu ve bir müddet sonra da vefat etti...