Mahmûd Hulvî Efendi
İnsanlara rehberlik yaptı...Cemâleddin Mahmûd Hulvi Efendi, Şeyh Zarifi'nin sohbetlerine devâm edip tasavvufta yetişti. 1619 senesinde ikinci defâ hacca gitti. Bu hac seferinde hocası Hasan Zarifi'nin emriyle Kahire'ye uğrayıp orada bulunan Gülşeni tarikatı şeyhi Necmeddin Hasan Efendinin sohbetlerinde bulunup, ondan istifâde etti. Gülşeni yolunda icazet alıp İstanbul'a döndü. Hocası Hasan Zarifi Efendi de ona tasavvufta talebeleri yetiştirmek için icâzet verdi.
Mahmûd Hulvi Efendi, bir müddet Dâvûdpaşa Câmii'nde cumâ günleri, haftanın diğer günleri de Sultanahmet, Şehzâde ve Sultan Mehmed Han (Fâtih) Câmii'nde vâizlik vazifesi yaparak halkı irşâd edip doğru yolu gösterdi. Sonra da hocasının emri üzerine rehberlik yaptı. Kendi adı ile anılan Şehremini'ndeki Şirvâni Tekkesinde diğer meşhûr ismiyle Hulviyye Tekkesinde insanlara rehberlik yaptı, tasavvufta talebe yetiştirdi.
"Tevazu ilmin süsüdür"
Evliyânın meşhurlarından olan âlimlerden naklederek buyurdu ki:
"Dünyâda oruç tut. Ölüm geldiğinde bayram sevinci içinde ol. Dilini tut, koru. Lüzumsuz şeylerden sakın. Dünyâya meyletme. Ahirete götüreceğin şeyler ölçüsünde dünyâ ile ilgilen."
Vefatından önce talebelerine şöyle buyurdu:
"En faydalı şey, ilim öğrenmektir. Tevazu ilmin süsüdür. Allah rızası için ilim öğrenmek, ilmin ruhudur, canıdır. Aksi halde o bir ceset gibi olur. İlimde tevazuun şiarı şudur ki; ilmi az görmektir. Allah rızasının şiarı ise, mü'minlerin onu sevmeleridir..."