Mâlikî Fıkıh âlimi Ebû Midyen Mağribî
Hiçbir engel dinlemediKüçük yaştan itibâren zârûri olan temel imân ve ibâdet bilgilerini öğrenen ve Kur'ân-ı kerimi ezberleyen Ebû Midyen Mağribi, dokumacılık sanatını öğrendi. Bir müddet bu sanat ile meşgul oldu. Fakat ilme ve âlimlere karşı aşırı sevgisinden, bu yola girmeyi arzu etti. Fakir bir âileye mensûb olması sebebiyle bâzı maddi engellerle karşılaştı. Fakat ilim yolunda hiçbir engeli dinlemeyen ve memleketini terk eden Ebû Midyen, adlarını ve şöhretlerini duyduğu müderrislerden ilim öğrenmek üzere Fas'a gitti. Murâbıtlar Hânedânının sonunda veya Muvahhidler Hânedânının ilk zamanlarında Fas'a giden Ebû Midyen Mağribi, buranın ileri gelen âlimlerinden akli ve nakli ilimleri tahsil etti.
Bizim sultanla işimiz yok!
Becâye'de ikâmet eden, insanlara Allahü teâlânın emir ve yasaklarını anlatarak onların dünyâ ve âhirette kurtuluşa ermeleri için çırpınan Ebû Midyen Mağribi'yi, fitneciler ve çekemeyenler rahat bırakmadılar. Şöhretinin her geçen gün biraz daha arttığını, talebeleri ile sevenlerinin çoğaldığını gören hasedciler, onu Merrâkeş'te bulunan Muvahhidi Sultanı Ebû Yûsuf Yakub el-Mansûr'a şikâyet ettiler. Sultan, Ebû Midyen Mağribi'nin sorgulanmak üzere Merrâkeş'e gönderilmesini emretti. Sultânın emri üzerine Merrâkeş'e götürülürken, Tlemsan yakınındaki Ribâtü'l-Ubbâd denilen yere gelince; "Bizim sultanla işimiz yok. Bu gece müminleri ziyâret etmek isteriz" dedi. Bineğinden indi. Yanında bulunanlara, vefât edince, Ribâtü'l-Ubbâd denilen yere defnedilmesini vasiyet etti. Kıbleye döndü. Sonra Kelime-i şehâdet getirdi. "İşte geldim, işte geldim" dedi. Sonra da; "Rabbim sana acele geldim, tâ ki râzı olasın" meâlindeki Tâhâ sûresi seksen dördüncü âyet-i kerimesini okudu. Sonra; "Allah el-Hak" deyip rûhunu teslim etti...