Mâlikî Fıkıh âlimi Ziyâeddîn Halîl Cündî
Ona en münâsip işçi benim"Halil Cündi hazretleri, lüzumsuz işlerle uğraşmaz, ibâdet ve ilimden başka şeyle meşgûl olmazdı. Yirmi sene Kâhire'de kaldı. Çok meşhûr olan Nil Nehri ve kıyılarını görmek için gittiği görülmedi. Müderrislik yaptığı sıralarda, bir gün hocası Abdullah Menûfi'nin ziyâretine gitti. Evinde bulamadı. Evin helâsında bir ârıza olduğunu, tâmir için işçi aramaya gittiğini söylediler. O da tereddüd etmeden; "Ona en münâsip işçi benim" deyip, helâyı temizlemeye başladı. Çevredeki insanlar başına toplanıp, böyle namlı ve şanlı bir kimsenin helâ temizliği yapmasını hayretle seyrediyorlardı. Bu sırada Abdullah Menûfi hazretleri geldi. Onu gördü. Çevredekilere; "Bu kim?" diye sordu. Onlar da; "Halil!" diye cevap verdiler. O zaman, Mısır'ın en büyük beş evliyâsından beşincisi olduğu bildirilen Abdullah Menûfi hazretleri, öyle bir duâ etti ki, Halil Cündi, bu duânın bereketiyle bir anda pek yüksek derecelere kavuştu. Allahü teâlâ ömrüne bereket ihsân etti ve İslâm dinine çok hizmetleri oldu...
Artık son anlarını yaşıyordu...
Halil Cündi hazretleri vefat edeceği zaman buyurdu ki: "Veli olgunlaşınca kendisine Allahü teâlâ tarafından çeşitli şekillerde görünme kuvveti verilir. Bu da olmayacak bir şey değildir. Çünkü, başka başka görünen şekiller rûhâniyettir. Bedeni, cismi görünmemektedir. Rûhlar, madde değildirler, boşlukta yer kaplamazlar.
Allahü teâlâ, evliyânın rûhlarına öyle bir kuvvet verir ki, çeşitli şekillerde görünebilirler. Bedenleri mezardan çıkmaz. Rûhları şekil alıp görünürler."