Mevlânâ Ebû Saîd
"Âkıl ve bâliğ olan erkeğin ve kadının birinci vazifesi, Ehl-i sünnet âlimlerinin yazdıkları akâid bilgilerini öğrenmek ve bunlara uygun olarak inanmaktır. Allahü teâlâ, o büyük âlimlerin çalışmalarına bol bol sevap versin! Âmin. Kıyâmette Cehennem azâbından kurtulmak, onların bildirdiklerine inanmaya bağlıdır. Cehennemden kurtulacak olanlar, yalnız bunların yolunda gidenlerdir. Onların yolunda gidenlere (Sünni) denir. Resûlullahın ve Eshâbının yolunda gidenler, yalnız bunlardır. Kitaptan, yâni Kur'an-ı kerimden ve Sünnetten, yâni hadis-i şeriflerden çıkarılan bilgiler içinde kıymetli, doğru olan yalnız bu büyük âlimlerin, Kitaptan ve Sünnetten anlayıp bildirdikleri bilgilerdir. Çünkü her bid'at sahibi, yâni her reformcu ve her sapık kimse, bozuk düşüncelerini, kısa aklı ile, Kitaptan ve Sünnetten çıkardığını söylüyor. Ehl-i sünnet âlimlerini gölgelemeye, küçültmeye kalkışıyor. Demek ki, Kitaptan ve Sünnetten çıkarıldığı bildirilen her sözü, her yazıyı doğru sanmamalı, yaldızlı propagandalarına aldanmamalıdır...İTİKADI DÜZELTTİKTEN SONRA...
İtikadı düzelttikten sonra helâl, haram, farz, vâcib, sünnet, mendûb, mekruh olan şeyleri de fıkıh kitaplarından öğrenmek ve her işi bunlara göre yapmak da lâzımdır. Allah korusun, itikat edilecek şeylerde, bir sarsıntı olursa, kıyâmette, Cehennemden hiç kurtulmak olmaz. Îtikat doğru olup da, işlerde gevşeklik olursa, tevbe ile ve belki tevbesiz de affolunabilir. Eğer affolunmazsa, Cehenneme girse bile, sonunda yine kurtulur. Görülüyor ki, işin aslı, temeli, itikadı düzeltmektir. Hocam Ubeydüllah-i Ahrâr buyurdu ki: Bütün iyi hâlleri ve buluşları bize verseler, fakat Ehl-i sünnet vel cemaat itikatını kalbimize yerleştirmeseler, hâlimi harap, istikbâlimi karanlık bilirim. Eğer bütün haraplıkları, çirkinlikleri verseler ve kalbimizi Ehl-i sünnet itikadı ile süsleseler hiç üzülmem...
Allahü teâlâ, bizi ve sizi, Ehl-i sünnet itikatından ayırmasın! İnsanların efendisi hürmetine duâmızı kabûl buyursun! Âmin!"