Mol­la Câmînin Ehl­-i Beyt Sev­gi­si

Mol­la Câmînin Ehl­-i Beyt Sev­gi­si
"SE­VEN O KİM­SE­DİR Kİ..."
"Se­ven o kim­se­ler­dir ki, sev­gi­li­sin­den ne ka­dar düş­man­lık gör­se, yi­ne dost­lu­ğu­nu ar­tı­rır. Sev­gi­li­sin­den ba­şı­na bin­ler­ce si­tem ta­şı gel­se, on­lar an­cak aşk bi­nâ­sı­nı sağ­lam­laş­tı­rır."
"İlim, sa­na za­rû­ri ol­duk­ça ka­zan­ma­ya ça­lış, sa­na ge­rek­li ol­ma­yan bil­gi­le­ri el­de et­me­ye uğ­raş­ma, za­rû­ri bil­gi­yi ka­zan­dık­tan son­ra da, onun­la amel et­mek­ten baş­ka bir şey is­te­me."
"Her ki­me şu beş saâ­det ve­ril­miş ise, tat­lı ya­şa­yı­şın diz­gi­ni onun eli­ne bı­ra­kıl­mış­tır: 1- Vü­cud sağ­lı­ğı, 2- Gü­ven, 3- Rı­zık ge­niş­li­ği, 4- Şef­kat­li ve ve­fâ­lı ar­ka­daş, 5- Fe­râ­gat duy­gu­su."
"Üç züm­re­ye, üç şey çir­kin dü­şer: Pâ­di­şâh­la­ra sert­lik, âlim­le­re mal sev­dâ­sı, zen­gin­le­re cim­ri­lik."
Mol­la Câ­mi, Ehl-i Beyt'e ve Es­hâb-ı ki­râ­ma âşık idi. On­la­ra kö­tü göz­le ba­kan­la­ra, uy­gun ol­ma­yan söz­ler sarf eden­le­re der­hâl ce­vap­la­rı­nı ve­rir ve sus­tu­rur­du. Bu se­bep­le Es­hâb-ı ki­râm düş­man­la­rıy­la hiç uyu­şa­ma­dı ve on­la­rın dâi­mâ ten­kid­le­ri­ne mâ­ruz kal­dı. "Sil­si­let-üz-Ze­heb" is­min­de­ki ki­ta­bın­da, İti­kâd­nâ­me baş­lı­ğı ile Ehl-i sün­net iti­kâ­dı­nı, otuz ba­his­te ve çok gü­zel bir üs­lûp ile an­lat­tı.

BİR ES­HÂB-I Kİ­RÂM DÜŞ­MA­NI!
Bu mü­ba­rek za­tı çok se­ven­ler­den bi­ri an­lat­tı:
"Es­hâb-ı ki­râm düş­man­la­rın­dan bi­ri, Mev­lâ­nâ Câ­mi ile mü­nâ­za­ra et­ti. Es­hâb-ı ki­râm aley­hin­de ke­li­me­ler sarf et­ti. Bu­na Mev­lâ­nâ Câ­mi öy­le gü­zel ce­vap­lar ver­di ki, o Es­hâb-ı ki­râm düş­ma­nı, ko­nu­şa­cak tek ke­li­me bu­la­ma­yıp sus­tu. Fa­kat Mev­lâ­nâ haz­ret­le­ri­ne buğz et­me­ye, ona giz­li­den giz­li­ye düş­man­lı­ğa baş­la­dı. Biz bu ada­mın en kı­sa za­man­da bir be­lâ­ya uğ­ra­ya­ca­ğı­nı ve Es­hâb-ı ki­râm efen­di­le­ri­mi­ze dil uzat­ma­nın ce­zâ­sı­nı ânın­da çe­ke­ce­ği­ne ina­nı­yor ve bek­li­yor­duk. O, bi­raz öte­de du­ran atı­nın ya­nı­na gi­dip, ye­mi­ni yi­yip ye­me­di­ği­ni kon­trol et­mek için, eli­ni ba­şın­da­ki tor­ba­nın içi­ne sok­tu. At, bir­den sâ­hi­bi­nin şe­hâ­det par­ma­ğı­nı ısı­rıp ko­par­dı. Ba­ğır­ma­ya, fer­yâd ve fi­gâ­na baş­la­dı. Her­kes ne olu­yor ne var di­ye et­râ­fı­na top­lan­dı. Bi­raz son­ra ye­re yı­kıl­dı ve bü­yük bir ız­dı­rap için­de kıv­ra­na­rak öl­dü. Doğ­ru­su, ce­zâ­nın bu ka­dar kı­sa bir za­man için­de ve­ri­le­ce­ği­ni tah­min et­mi­yor­duk."

İnsanın Sermâyesi, Dîni Ve âhiretidir

Vehbi Tülek

“allaha En Sevimli Amel, Müslümanı Sevindirmektir

Vehbi Tülek

Rüşd Ve Hidâyet, Onun Vasıtasıyla Gelmektedir

Vehbi Tülek

Bir Kimse Ölünce, Onun Kıyâmeti Kopmuş Olur!

Vehbi Tülek

Ölü Evinden Helva Dağıtılması Mekrûhtur!

Vehbi Tülek