Mübârek Buhârî
"Fitne, Müslümânlar arasında bölücülük yapmak, onları sıkıntıya, zarara, günâha sokmak, insanları hükûmete karşı isyâna kışkırtmak demektir. Zâlim olan hükûmete de itâ'at etmek vâcibdir. Başınızdaki âmir, bir Habeş hizmetçi gibi zelil, aşağı kimse olsa da, İslâmiyyete uygun emrlerine itâ'at vâcibdir. İslâmiyyete uymayan emirlerine de, fitneye, fesâda sebeb olmamak için karşı gelmemeli, isyân etmemelidir...Din adamlarının insanlara yapamayacakları fetvâları bildirmeleri de fitneye sebeb olur. Köylüye ve ihtiyâra, tecvidsiz namâz kılınmaz demek böyledir. Çünkü, bunlar artık öğrenemez ve namâzı büsbütün bırakır. Hâlbuki, tecvidsiz namâzın câiz olduğuna, fetvâ verenler vardır. Bu fetvâ zaif ise de, hiç kılmamaktan iyidir. Harac olunca başka mezhebi taklid câiz olduğunu düşünerek, câhillere, âcizlere zorluk çıkarmamalıdır. Kabirleri, türbeleri ziyâret etmelerine, evliyâya adak yapmalarına ve türbelere giderek bereket istemelerine mâni olmamalıdır. Öldükten sonra da, kerâmet sâhibi olduklarını inkâr etmemelidir. Çünkü, câiz olduğunu bildiren fetvâlar vardır. Allahü teâlâya duâ ederken, Peygamberleri ve sâlihleri vesile etmek ve vesile olmalarını onlardan istemek câizdir. Çünkü mucize ve kerâmet, ölüm ile bitmez. Ölünce kerâmetin yok olmayacağını âlimlerin çoğu bildirdi. Velinin, diri iken, kılıfında olan kılınç gibi olduğunu, ölünce kılıftan çıkacağını, tasarrufunun dahâ kuvvetli olacağını da bildirdiler...
NASÎHAT UMUMÎ OLMALIDIR!
Fitneye sebeb olacak nasihati yapmamalıdır. Gücü, kuvveti, salâhiyyeti olan nasihat etmez ise, (Müdâhene) olur, harâm olur. Gücü yettiği hâlde, fitne çıkarmamak için nasihat etmezse, (Müdârâ) denir, câiz olur. Hattâ müstehab olur. Güç kullanmak, hükûmet adamlarının vazifesidir. Alay edenlere, zarar yapacaklara nasihat verilmez... Nasihat, birinin yüzüne karşı olmamalı, umûmi olarak, ortadan söylemelidir. Hiç kimse ile münâkaşa etmemelidir."