Allahü teâlâ, her şeyi bir sebep altında yaratmaktadır. Bu sebeplere, iş yapabilecek tesîr, kuvvet vermiştir. Bir iş yapmamız, bir şeyi elde etmemiz için, bu işin sebeplerine yapışmamız lâzımdır. Meselâ, buğday hâsıl olması için, tarlayı sürmek, ekmek, ekini biçmek lâzımdır. İnsanların bütün hareketleri, işleri, Allahü teâlânın bu âdeti içinde meydâna gelmektedir. Allahü teâlâ, sevdiği insanlara, iyilik, ikrâm olmak için ve azılı düşmanlarını aldatmak için, bunlara, harikulâde olarak, yanî âdetini bozarak, sebepsiz şeyler yaratıyor:
1- Peygamberlerden “aleyhimüsselâm”, tam temiz oldukları için âdet-i ilâhiyye dışında ve kudret-i ilâhiyye içinde şeyler meydâna gelir. Buna (mucize) denir. Peygamberlerin “salevâtullahi teâlâ aleyhim ecmaîn” mucize göstermesi lâzımdır.
2- Peygamberlerin “aleyhimüsselâm” ümmetlerinin evliyâsında, nefislerinin kötülükleri kalmadığı için âdet dışı meydâna gelen şeylere, (kerâmet) denir. Evliyânın kerâmet göstermesi lâzım değildir. Bunlar, kerâmet göstermek istemez. Allahü teâlâdan utanırlar.
3- Ümmet arasında, velî olmayanlardan meydâna gelen âdet dışı şeylere, (feraset) denir.
4- Fâsıklardan, günâhı çok olanlardan zuhûr ederse (istidrâc) denir ki, derece derece, kıymetini indirmek demektir. İstidrâcın manâsı, Allahü teâlânın bir kimseye, isteklerini dünyâda vermesidir ki, o kimsenin haddi aşması, inâdı, cehâleti ve fesâdı artıp, her zamân ve belki her ân dergâh-ı izzetten [Allahü teâlâ katından] uzaklaşarak, rahmetten mahrûm kalmasına sebep olmasıdır.
5- Kâfirlerden zuhûr edenlere ise (sihir), yani büyü denir.