Muhyiddîn-i Arabîye dil Uzatan Horasanlı
"KENDİNE BİR REHBER BUL!""Ey nefsinin kurtuluşunu isteyen kimse! Her şeyden önce sana lâzım olan, sana kendi ayıp ve kusûrlarını gösterecek, seni nefsine itâattan kurtaracak bir üstâd, rehber, hoca lâzımdır. Şâyet böyle bir zâtı aramak için uzak memleketlere gideceksen, sana bâzı nasihatlerde bulunayım... O zâtı bulduğun zaman, huzûrunda, yıkayıcının elindeki ölü gibi ol. Çünkü ölü, yıkayıcıya aslâ itirâz etmez.
Sakın hatırına o zâta karşı itirâz gelmesin. Sana emrettiği şeyi yap. Sana emrettiği şeyi iyice anla ve iyi öğrenmeden o işin peşinde koşma. Ona düşman olandan Allah için uzak dur. O düşman ile berâber olma. Arkadaşlık etme. Hocanı seveni sev ve ona yardımcı ol.
Edebi aslâ terk etme. Yolda giderken onun önünde yürüme. Devamlı ona bakma. Çünkü böyle yapmak, hayâyı azaltır, ona karşı hürmeti kalbten çıkarır. Ona olan sevgini, onun emirlerine uyup, yasak ettiklerinden sakınmak sûretiyle göster. O zâta yemek ve yiyecek takdim ettiğin zaman, diğer lâzım olan şeyler ile berâber önüne bırak, kapının yanında edeble dur. Eğer sana seslenirse cevap ver. Yoksa yemeğini yiyinceye kadar bekle. Yemeğini yiyip sana sofrayı kaldırmanı söylediği zaman hemen kaldır. Sofrada bir şeyler kalıp, senin yemeni emrettiği zaman, itiraz etmeden ye. Başkasına verme..."
"O ZALİM ADAM ÖLDÜ!"
Horasan'da zalim ve Allah adamlarını; bilhassa Muhyiddin-i Arabi hazretlerine dil uzatan, ona ve onu sevenlere eziyet eden bir adam vardı. Çok eziyet görenler, Muhyiddin-i Arabi'ye bunu şikâyet edip, "tahammülümüz kalmadı" dediler. O da; "Bana şöyle şöyle bir bıçak getirin" buyurdu. Bir kâğıdı insan şeklinde yapıp, bıçakla kesti ve; "Ey cemâat, şu anda, Horasan'daki o inatçı zalim adam öldü" buyurdu.
Şikâyet edenlerden biri Horasan'a gitti. O evi buldu. "Filân kimse, falan günde, falan saatte onu kesti" dediler. Hâdise, hocalarının buyurduğu şekildeydi...