Muharrem Efendi
Ali "radıyallahü anh" buyuruyor ki, Ebû Bekr "radıyallahü anh" doğru sözlüdür. Ondan işittim ki, Resûlullah "sallallahü aleyhi ve sellem" (Günâh işleyen biri, pişmân olur, abdest alıp namâz kılar ve günâhı için istigfâr ederse, Allahü teâlâ, o günâhı elbette afv eder. Çünkü, Allahü teâlâ, Nisâ sûresi yüzdokuzuncu âyetinde: Biri günâh işler veyâ kendine zulmeder, sonra pişmân olup, Allahü teâlâya istigfâr ederse, Allahü teâlâyı çok merhametli ve afv ve magfiret edici bulur, buyurmakdadır) dedi. Bir hadis-i şerifde, (Müsevvifler helâk oldu) buyurdu. Ya'ni, ileride tevbe ederim diyenler, tevbeyi geciktirenler ziyân etti.Lokman Hakim oğluna nasihat ederek, "Oğlum, tevbeyi yarına bırakma! Çünkü, ölüm ânsızın gelip yakalar" dedi. İmâm-ı Mücâhid buyuruyor ki: "Her sabâh ve akşam tevbe etmeyen kimse, kendine zulm eder." Abdüllah ibni Mubârek buyurdu ki: "Harâm olarak ele geçen bir kuruşu, sâhibine geri vermek, yüz kuruş sadaka vermekten dahâ sevâbdır."
BİRİNCİ VAZİFE: NAMAZ!..
Büyük âlimlerden ba'zısı buyurdu ki: "Bir kimse, şu on şeyi, kendine farz bilmedikçe, tam vera sâhibi olmaz: Gibet etmemeli. Mü'minlere sû-i zan etmemeli, kötü bilmemeli. Kimse ile alay etmemeli. Yabancı kadınlara, kızlara bakmamalı. Doğru söylemeli. Kendini beğenmemek için, Allahü teâlânın, kendisine yaptığı ihsânları, ni'metleri düşünmeli. Malını helâl yere harcayıp, harâmlara vermemeli. Nefsi, keyfi için, mevki makâm istemeyip, buraları insanlara hizmet yeri bilmeli. Beş vakit namâzı vaktinde kılmayı birinci vazife bilmeli. Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdiği imân ve işleri iyi öğrenip, kendini bunlara uydurmalı...