Namaz Doğru Kılınınca, Kurtuluş Ümidi Çoğalır

Namaz Doğru Kılınınca, Kurtuluş Ümidi Çoğalır

İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin Tâhir-i Bedahşî'ye yazdığı mektuplardan üçü özetle şöyledir: "Allahü teâlâya hamdü senâ olsun! O'nun sevdiği, iyi insanlara selâmetler olsun! Canpûr'dan gönderdiğiniz mektup geldi. Rahatsız olduğunuzu okuyunca, üzüldük. Sıhhat haberini bekliyoruz. Vazifenize çok çalışınız! Hâsıl olan hâlleri bize yazınız! Ey sevgili kardeşim! Bu dünyâ, çalışmak yeridir. Ücret alınacak yer, âhirettir. Sâlih amelleri yapmaya uğraşınız! Bu amellerin en faydalısı ve ibâdetlerin en üstünü namaz kılmaktır. Namaz, dînin direğidir. Müminlerin mîrâcıdır. O hâlde, onu iyi kılmaya gayret etmelidir. Erkânını (yâni farzlarını), şartlarını, sünnetlerini ve edeblerini, istenildiği ve lâyık olduğu gibi yapmalıdır. Namazda tumânînete (yâni rükûda, secdelerde, kavmede ve celsede, bütün âzânın hareketsiz kalmasına) ve tâdîl-i erkâna (yâni, bu dört yerde sükûn ve tumânînet bulduktan sonra, bir miktar durmaya) dikkat etmelidir. Çok kimse bunlara dikkat etmeyip, namazlarını elden kaçırıyor. Tumânîneti ve tâdîl-i erkânı yapmıyorlar. Bunlara azaplar ve tehditler bildirilmiştir. Namaz, doğru kılınınca, kurtuluş ümidi çoğalır. Çünkü, dînin direği dikilmiş olur. Seâdet-i ebediyyeye uçmak için tayyâre elde edilmiş olur. "Âkıl isen kıl namâzı, çün seâdet tâcıdır,/Sen namâzı öyle bil ki, müminin mirâcıdır!"

 

"Akıllı kardeşim, ismi gibi temiz olan Molla Tâhir'in kıymetli mektubu geldi. Kardeşim! Hadîs-i şerîfde; (Allahü teâlânın, bir kulunu sevmemesi, onun faydasız şeylerle uğraşmasından anlaşılır) buyuruldu. Bir farzı yapmayıp, bir nâfile ibâdeti yapmak da, boşuna uğraşmaktır. Bunun için, ne ile vakit geçirdiğimizi incelemeliyiz. Ne ile uğraşdığımızı anlamalıyız. Nâfile ibâdet mi, yoksa farz olan ibâdet mi yapıyoruz? Bir nâfile hac yapmak için birçok yasaklar, haramlar işleniyor. İyi düşünmelisiniz! Aklı olana bir işâret yetişir. Size ve arkadaşlarınıza selâm ederim."

 

"İşin esâsı, hâlleri muhâfaza etmek, yapacağı işleri düşünmek, îmân üzüntüsünde, âhiret endişesinde olmaktır. Bu hâlde, her kimi Allahü teâlâ gönderirse, tâlim ve terbiyesine memûr ederse, emre uyarak, Allah için o işle meşgûl olmak lâzımdır."

Artık O Mescidlere Gidip Gelen Kalmamıştır

Vehbi Tülek

Hasımlar Bizi Tâciz Etti Ancak Biz Onları Rahatsız Etmeyiz!

Vehbi Tülek

İnsan, Açlık Ile Tokluk Arasında Yemeli!

Vehbi Tülek

Osmanoğullarının âkıbeti Nasıl Olacak Ağabey?

Vehbi Tülek

Gıybet Ve Buğzedenin Nasîhatine Güvenilmez!

Vehbi Tülek