O Altını, Ailenin Ihtiyâcına Sarf Et
Cenâb-ı Hak, Mü'minûn sûresinde, müminleri medhederken meâlen; "Verdiğimiz rızıklardan sadaka verirler" diye de tarif ediyor. Âyet-i kerimede (rızıklardan) kelimesi, "Rızıkların bazısını, bir kısmını" demek olup, "Sadaka verirken, haram olan isrâftan sakının!" demektir. Bütün âlimlere göre, buradaki sadaka, malı hayra, dinimizin gösterdiği yola sarf etmektir. Allahü teâlâ, En'âm sûresi yüzkırkbirinci âyetinde meâlen; "Ekini hasâd ettiğiniz zaman, fakirlerin hakkını verin ve isrâf etmeyin. Allahü teâlâ, isrâf edenleri elbette sevmez" buyuruyor. Bu da; "Sadaka verirken isrâf etmeyin" demektir. Çünkü, Sabit bin Kays (radıyallahü anh), bir günde beşyüz ağacın hurmalarını toplayıp hepsini sadaka vererek evi için hurma bırakmayınca, bu âyet-i kerime inmişti. Yâni; "Hepsini vermeyiniz" buyuruldu.
Abdürrezzâk, Abdülmelik İbn-i Cüreyc'den haber veriyor ki: Mu'âz bin Cebel'in (radıyallahü anh) bir hurma ağacı vardı. Hurmalarını toplayıp hepsini sadaka verdi. Kendine bir şey kalmadı. Hemen "Fakat, isrâf etmeyin" meâlindeki âyet-i kerime geldi.
İsrâ sûresi, yirmidokuzuncu âyetinde meâlen; "Ey Habibim! Malını, kendine kalmayacak şekilde dağıtma!" buyuruldu. Câbir ve Abdullah İbni Mes'ûd (radıyallahü anh) buyuruyorlar ki: "Bir oğlan, Resûlullah efendimize (sallallahü aleyhi ve sellem) gelip, bazı lüzumlu şeyleri saydı ve annem beni sana gönderip bunları istedi, dedi. Bugün bende bunların hiçbiri yok buyurulunca, gömleğini bana ver dedi. Hemen, mübârek arkasından gömleğini çıkarıp çocuğa verdi ve evinde gömleksiz kaldı... Bilâl-i Habeşi ezan okuyunca, cemâat her zaman olduğu gibi Resûlullahı beklediler. Gelmeyince merak ettiler. Birkaçı evine bakıp, gömleksiz olduğundan gelemediğini anladı. O zaman, bu âyet-i kerime geldi.
Ebû Hüreyre (radıyallahü anh) haber veriyor ki: Resûlullah efendimize biri gelip; "Bir altınım var ne yapayım?" dedi. "Bununla kendi ihtiyâçlarını al" buyurdu. "Bir altınım daha var" dedi. "Onunla da çocuğuna lâzım olanları al" buyurdu. "Bir daha var" dedi. "Onu da, ailenin ihtiyâçlarına sarf et" buyurdu. "Bir altın daha var" dedi. "Hizmetçinin ihtiyâçlarına kullan" buyurdu. "Bir daha var" deyince; "Onu kullanacağın yeri sen daha iyi bilirsin" buyurdu.