Onların, Açlıktan Yüzleri Sararmıştı
Kur'ân-ı kerimin, Ramazân-ı şerifte inmesiyle ilgili olarak; "Kur'ân-ı kerimin ilk inmeye başladığı gece, Ramazân-ı şerifin yirmi yedinci gecesidir. Yahut Kur'ân-ı kerim Kadir gecesinde bir defada dünyâ göğüne inmiş, sonra peyderpey indirilmiştir. Bu geceye Kadir gecesi denmesi, işlerin takdir olunduğu gece olmasındandır. Kadir, takdir manâsındadır. Yahut da Kadir gecesi denmesi, diğer gecelerden şerefli olmasındandır" buyuruldu.
Fakirliğin fazileti izah buyurulan kısmında; "Sadakalarınızı o fakirlere verin ki, onlar, Allah yolunda çalışmaya koyulmuşlardır; öteye beriye koşup kazanamazlar. Dilenmekten çekindikleri için, tanımayanlar onları zengin zanneder. Ey Resûlüm! Sen onları simalarından tanırsın. Onlar, iffetlerinden ötürü, insanları rahatsız edip bir şey istemezler. Siz malınızdan, bunlara ne harcarsanız, muhakkak Allah onu hakkıyla bilicidir." (Bekâra-273) meâlindeki âyet-i kerime şöyle tefsir edilmektedir: Bu âyet-i kerime Eshâb-ı Suffa hakkında gelmiştir. Bunlar dört yüz kişi kadar olup, Resûlullah efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) mescidinin sofasında bulunurlardı. Evleri, yakınları ve dünyalık hiçbir şeyleri yoktu. Namaz kılarlarken, rükû'a vardıklarında, avret mahalleri açılmasın diye, eski olan elbiselerini öne çekerlerdi. Birisi bir yemek yese ve yemeği artsa, onlara götürürdü. Katâde (radıyallahü anh) bu âyet-i kerimedeki ihsâr kelâmını; nefislerini Allah yolunda hapsetmişlerdi. Yani Hak teâlâya tâatle meşgul olurlar, Allah yolundaki gazâyı, geçim için istemezlerdi. Dilenme kapısını tamamen kapattıklarından, onları tanıyanlardan başkası, onların ihtiyâcı olduğunu bilmezdi.
İmam-ı Mücâhid, "Onlar, yüzlerindeki huşûdan tanınırlardı" buyuruyor. Dahhâk (radıyallahü anh), "Açlık sebebiyle, yüzleri sararmıştı" buyuruyor. İbn-i Abbâs (radıyallahü anhüma), "Akşam yiyecek bulsalar, sabah yiyecek istemezler, sabahleyin yemek yeseler, akşam yemek aramazlardı" buyurdu.