Peygamberlerin mübârek cesetleri çürümez. Bir hadis-i şerifte, (Peygamberler, kabirlerinde diridirler) buyuruldu. Bazı âlimler, şehitler, sıkıntılara, dertlere sabreden müminlerin ve şeriata uyan sâlihlerin cesetleri çürümez, dedi. Günah işlememiş olan ceset çürümez. İlmi ile âmil olan âlimlerin ve hâfızların ve müezzinlerin ve evliyânın cesetleri çürümez. Hattâ bunların kefenlerine toprak tesîr etmez. Başkalarının cesetleri çürür. Bir hadis-i şerifte, (Her meyyitin vücûdunu toprak çürütür. Yalnız, kuyruk sokumu denilen kemik çürümez) buyuruldu.
Ruhun nasıl olduğunu dînimiz açıkça bildirmedi. Ruh madde değildir. Sıfat da değildir. Fakat madde gibi kendi kendine vardır. İnsan öldükten sonra, ruhu yok olmaz. Hiçbir maddeye muhtaç olmaksızın kendi kendine vardır. İdrâk etmesi, anlaması da vardır. Ruhun nereye gittiği açıkça bildirilmedi. Şakî olanların, yâni kâfirlerin ve fâsıkların ruhları azaptadır. Saîdlerin, yâni müminlerin, sâlihlerin ruhları nîmetler, lezzetler içindedir. Yahudi'nin ruhu, Yahudilerin ruhu ile beraberdir. Hıristiyanların, mezhepsizlerin, kitapsız kâfirlerin ruhları da birbirleri iledir...
Azap olunan ruhların bulunduğu yere (Siccîn) denir. Nîmetler, lezzetler bulunan yere (İlliyyîn) denir. İlliyyînin en yüksek derecesine (Mele-i âlâ) denir. Peygamber efendimiz, vefât ederken, son sözü, (Yâ Rabbî! Beni affet! Bana merhamet et! Beni refîk-i âlâya kavuştur) oldu. Burası Peygamberlerin makamıdır. Bunların dereceleri de farklıdır. Peygamberimiz Mîrac gecesinde, Âdem aleyhisselâmı birinci semada, Îsâ aleyhisselâm ile Yahyâ aleyhisselâmı ikinci semada, Yûsüf aleyhisselâmı üçüncü semada, İdrîs aleyhisselâmı dördüncü semada, Hârûn aleyhisselâmı beşinci semada, Mûsâ aleyhisselâmı altıncı semada, İbrâhîm aleyhisselâmı yedinci semada gördü.
Ehl-i sünnet âlimlerinin ruhları, Peygamberlerin ruhlarına yakındır. Bir hadis-i şerifte, (Şehitlerin ruhları Arş-ı ilâhîdedir. İstedikleri zaman Cennetin diledikleri yerlerine gidip, tekrar kendi makamlarına dönerler) buyuruldu.