Râhib Yemlîhâ'nın Ta'bîr Ettiği Rü'yâ!.
"SANA BÜYÜK MÜJDELER VAR!"Râhib dedi ki: Sen nerelisin? Ebû Bekr; Arz-ı Hicâzdanım, dedi. Râhib tekrâr sordu: Ne iş yaparsın? Ebû Bekr; tüccârım, dedi. Râhib dedi ki:
Ey Arabistanlı kişi. Bu rü'yâda, sana büyük müjdeler vardır. Ta'birini ister isen, ücretini ver!
Ebû Bekr "radıyallahü anh" oniki dinâr çıkarıp, verdi. Râhib dedi ki:
O Ay ki, gökten sana indi. Âhir zamân Peygamberidir. Yakınlarda zuhûr edecektir. Sen Onun veziri olursun. Sonra da halifesi olursun. Ey Arabistanlı kişi. Eğer ben sağ iken, Ona yetişir isen, bana haber ver. Ona varıp, buluşayım. Eğer ben dünyâdan gitmiş isem, selâmımı ona ulaştırırsın. Ben Onun dinine girdim ve ümmetinden oldum. Beni âhirette şefâ'atinden unutmasın... Râhib Yemlihâ bunları söyledikten sonra, Hazret-i Ebû Bekr'e bir de mektup verdi...
Hazret-i Ebû Bekr "radıyallahü anh"; Ey rü'yâyı ta'bir eden kişi, eğer ta'bir ettiğin gibi olursa, yüz altın dahi bende senin emânetin olsun, dedi ve Şâm seferini bitirip, Mekke'ye geldi... Bundan kısa bir zaman sonra da Yemlihâ râhib vefat etti...
TEREDDÜTSÜZ İMAN ETTİ...
Bu hâdiseden on iki sene geçti. Hak sübhânehü ve teâlâ, hazret-i Muhammed'e "sallallahü aleyhi ve sellem" vahy eyledi. Hazret-i Ebû Bekr, birkaç gün sonra, Mekke sokaklarında, Resûlullah "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" Efendimiz ile buluştu. Hazret-i Fahr-i âlem ona dedi ki: Ne olaydı, İslâma geleydin. Ebû Bekr "radıyallahü teâlâ anh" dedi ki:
Yâ Muhammed! Peygamber isen mu'cize gösteresin. Resûl-i ekrem, Ebû Bekr'in göğsüne mübârek ellerini dayayıp, duvâra yaslayıp, dedi ki:
-Sana o mu'cize yetmez mi ki, o rü'yâyı gördün. Râhib Yemlihâ'ya ta'bir ettirdin ve oniki dinâr verdin; yüz dinâr dahâ va'd ettin. Rü'yâyı ta'bir eden, bir mektûb yazıp, sana emânet verdi...
Bunları işiten Ebû Bekr "radıyallahü teâlâ anh" parmak kaldırıp, (Eşhedü en lâ ilâhe illallah. Ve eşhedü enne Muhammeden Resûlullah) diyerek hiç tereddüt etmeden Müslüman oldu...