Resûlullah, Süreyyâ Yıldızını Bile Görürdü
Resûlullah "sallallahü aleyhi ve sellem" yaya yürüdüğünde hiç kimse Ona yetişemezdi. Ebû Hüreyre "radıyallahü anh" demiştir ki: Resûlullah o kadar çabuk yürürdü ki, sanki yer mübârek ayağının altında dürülürdü. Biz zahmet çekerek yürürdük, Resûlullah normal yürürdü, yine de Ona yetişemezdik.
Resûlullahın mübârek tükürüğü ile tuzlu sular tatlı olurdu. Enes "radıyallahü anh" şöyle demiştir: Resûlullahın evinde bir kuyu vardı. Suyu tuzlu idi. Mübârek tükürüğünden o kuyunun içine kattı. Kuyunun suyu tatlılaştı. Medine'deki kuyular arasında o kuyunun suyundan daha tatlısı yoktu.
Resûlullahın huzûruna Yemâme'den bir kimse geldi. "Yâ Resûlallah! Bizim köyümüzde mescid yoktur" dedi. Resûlullah su istedi. O su ile mübârek yüzünü, ağzını, ellerini ve kollarını yıkadı ve o suyu kendisine gelen kimseye verdi. Köyüne git, bir mescid yap, bu suyu başka su ile karıştırıp mescidin arsasına saç, çok bereket göreceksin, buyurdu. O kimse köyüne gidip, Resûlullahın buyurduğu gibi yaptı. Gâyet güzel ve ferâh bir mescid oldu. Orada biten otlar yaz kış hiç kurumadı.
Resûlullahın mübârek eli neye dokunsa, hayır ve bereket hâsıl olurdu. Meselâ bir sütsüz koyunun memelerine dokunsa, koyunun memeleri süt ile dolardı.
İbni Mes'ûd "radıyallahü anh" şöyle anlatmıştır:
Bir gün Resûlullah ile Ebû Bekir "radıyallahü anh", bulunduğum yerden geçiyorlardı. Ben koyun güdüyordum. Bana "Ey oğulcağız, hiç sütün var mıdır" diye sordu. "Var, fakat bu koyunlar bana emanettir" dedim. Bunların arasından kısır bir keçi getirdim. Resûlullah mübârek eliyle o keçinin memesini sığadı ve çok süt sağdı. Kendisi içti ve hazret-i Ebû Bekir'e de verdi. Sonra ben huzûruna yaklaşıp, "Bana dini öğret" dedim. Mübârek eliyle başımı okşadı ve "Sen henüz küçüksün, öğrenirsin" buyurdu.
Resûlullahın mübârek gözleri çok kuvvetli görürdü. Önden gördüğü gibi, arkadan da görürdü. Aydınlıkta gördüğü gibi, karanlıkta da görürdü. Nakledilmiştir ki, Süreyyâ'daki, yani Boğa Burcundaki on bir yıldızı görürdü.