Rüyâlara kıymet vermemelidir. Her şey, insan uyanık iken vardır. Bunları uyanık iken görmeğe çalışmalıdır. Uyanık iken görülen, bulunan şeylere güvenilir. Bunlar, tabîr etmek istemez. Rüyâda ve hayâlde görülen şeyler de, rüyâ ve hayâldir. Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” kendi şeklini ve hele rüyâda tanıyabilmek çok güç olacağı meydandadır. Bunun için, rüyâlara nasıl güvenilebilir? Melun şeytan düşmanlığını burada da gösterebilir. Araya karışarak, olmayan şeyi olmuş gibi gösterebilir. Rüyâ göreni şaşırtır. Kendi sözlerini ve işaretlerini, o şeklin sözleri ve işaretleri imiş gibi gösterir...
Çoğumuzun bildiği gibi, bir gün Resûlullah Efendimiz Eshâbı ile oturuyordu. Kureyş'in ileri gelenleri ve kâfirlerin şefleri orada idiler. Seyyid-ül-beşer onlara (Vennecmi) sûresini okudu. Onların putlarını anlatan âyet-i kerimeye gelince, melun şeytan putları öven birkaç sözü, Resûlullah Efendimizin sözüne ekledi. Dinleyenler, bunları da Resûlullah Efendimizin sözü sandılar. Şeytanın sözlerini âyet-i kerimeden ayıramadılar. Orada bulunan kâfirler bağırmaya başlayarak, Muhammed bizimle sulh yaptı, putlarımızı övdü dediler. Orada bulunan Müslümanlar da, okunan sözlere şaşakaldılar!
O Server şeytanın sözlerini anlamadı. (Ne oluyorsunuz?) diye sordu. Eshâb-ı kirâm, siz okurken bu sözler de araya karıştı dediler. O Server düşünceye daldı ve çok üzüldü. Hemen Cebrâîl-i emîn vahiy getirdi. O sözleri şeytanın karıştırdığı, bütün Peygamberlerin sözlerine de karıştırmış olduğunu bildirdi. Allahü teâlâ, o sözleri âyet-i kerime arasından çıkardı. Kendi kelâmını sapsağlam yaptı...
Görülüyor ki, Resûlullah Efendimiz hayatta iken ve uyanık iken ve Eshâb-ı kirâm arasında, Şeytan-ı la'în Resûlullah Efendimizin sözüne kendi bozuk şeylerini karıştırıyor ve hiç kimse bunu ayıramıyor. Resûlullah Efendimiz vefât ettikten sonra bir kimse uykuda hisleri çalışmaz iken ve yalnız iken, nasıl olur da, rüyânın şeytanın karışmasından korunduğunu ve onun değiştirmediğini anlayabilir?