Sâdık Efendi
Kâfirlerin ve günâh işleyen mü'minlerin nefsleri azmış, kalbi ve rûhu kaplamıştır. Bu üç kuvvet birleşmiş gibi olup nefsin istediğini yapmaktadırlar. İslâmiyyete uyunca, bu üç kuvvet birbirinden ayrılıp, kalb ve rûh kuvvetlenir ve nefs zaifleyerek, kalb ve rûh, nefsin baskısından, kumandasından kurtulur ve temizlenmeye başlar. Her ikisi de, işlerini Allahü teâlânın rızâsı için, iyilik için yapar. Hayvanlarda, kalb, rûh ve nefs olmadığından, sevk-i tabii ile hareket ederler. Meselâ acıkınca, doyuncaya kadar, bulduklarını yerler. İnsanlar ise, kalb ile hareket eder. Kalb, nefse uyarsa, bulduğu ile doymaz. Harâm olan şeyleri arar. Doyduktan sonra da yer.
KALB, AKLA UYARSA!..
Meselâ, sıcakta, insanın tabiatı, serin bir şey isteyince, kalb akla uyarsa, İslâmiyyetin izin verdiği su, şerbet ve dahâ birçok içecekleri lüzûmu kadar alır. Aklı dinlemeyip, nefse uyarsa, mubâhları ihtiyaç olan miktârdan fazla ister ve nefsin istediği harâm içkilere de sapar. İnsanın bazı arzûları, tabiatından ileri gelmektedir. Beden sağ kaldıkça, hiç kimse bu isteklerden kurtulamaz...