Selîm Kırımî
Çocuk, ana rahminde iken, çalışmaktan âciz olduğu için, göbeğinden ona rızık gönderiyor. Dünyâya gelince, anasının göğsünden gönderiyor. Bir şey yiyebileceği yaşa gelince, dişleri yaratıyor. Anası, babası ölür, yetim kalırsa, anasına babasına verdiği merhamet gibi, başkalarına da verip, herkesin kalbini, yetime karşı merhametle dolduruyor. Önce, ona yalnız anası acırdı. Kimse bakmazdı. Anası ölünce, binlerce kişiyi, ona şefkatle baktırıyor... Dahâ büyüyünce, çalışmak için kuvvet veriyor. Para kazanmak arzûsunu veriyor. Kendine karşı merhameti, şimdi içine yerleştiriyor. Bir kimse, bu arzûdan vazgeçip, takvâ yolunu tutar, kendini yetim hâline korsa, ona karşı kalbleri, yine şefkatle doldurur. Herkes, "Bu kimse Allah yolundadır. Her şeyin iyisini buna vermelidir" der. Para kazanırken, kendine, yalnız kendi acırdı. Şimdi herkes acır. Fakat, takvâ yolundan ayrılır, nefsine uyar ve çalışmazsa, kalblerde ona karşı şefkat hâsıl etmez. Böyle kimselerin, tevekkül ediyorum diye çalışmaması, tembel oturması, hiç câiz değildir. Kendini düşünen kimsenin, çalışıp, ihtiyaçlarını elde etmeyi de düşünmesi lâzımdır...
"KİMSEYİ AÇ BIRAKMAZ!.."
Demek ki, Allah yolunda olup, yetim gibi olana karşı, herkesin kalbinde şefkat, merhamet yaratır. Bunun için, Allah yolunda çalışan kimsenin, açlıktan öldüğü görülmemiştir. Bir kimse, âlemlerin sâhibinin, her şeyi, ne büyük nizâm ve kemâl üzere yarattığını anlarsa, âyet-i kerimenin, (Allahü teâlânın rızık vermediği, yeryüzünde bir mahlûk yoktur) meâlini pek kolay görür... Âlemi çok güzel idâre edip, kimseyi aç bırakmadığını bilir... Açlıktan öldürdüğü pek az kimse varsa da, onlara hayırlı olduğu için öldürmüştür. Yoksa, çalışmadıkları için değil. Çünkü, çok mal kazanmış olanları da, ba'zan, malını alarak açlıktan öldürür. Hasen-i Basri hazretleri bu inceliği açık gördüğü için, "Basra ahâlisinin hepsi, benim çocuğum olsa ve bir buğday tânesi bir dinâr olsa, hiç sıkıntı çekmem" buyurmuştur.