Abdurrahmân Tafsûncî, kerâmet sâhibi bir velîydi. Bir gün bir adam ona gelip; "Ey efendi! Benim, on bir seneden beri meyve vermeyen hurmalarım ve üç seneden beri yavrulamayan ineklerim var. Bana duâ edin. Bunlardan başka hiç malım yok" dedi. Ona duâ etti. O seneden sonra hurmalar meyve verdi. İnekler yavruladı. Hattâ o şahıs, insanlar içinde, hayvan sürüsü ve parası, incisi çok biri olarak tanındı. Hayvanları, dillere destân olacak şekilde çoğaldı...
Abdurrahmân Tafsûncî'nin talebelerinden biri anlatır: Hocam Irak sahralarının birinde bulunuyordu. O esnâda;
"Ey çöldeki vahşî hayvanların, inlerinde tesbîh ettiği Allah'ım! Seni, bütün noksan sıfatlardan tenzîh edip, uzak tutar, kemâl sıfatlarla tesbîh ederim!" buyurdu ve hemen ne kadar vahşî hayvan varsa, yanına geldi, birlikte kendi dilleriyle tesbîh etmeye başladılar. Hattâ öyle oldu ki, aslanlar, tavşanlarla ve ceylanlarla bir araya gelip karıştı. İçlerinden bâzısı, sürünerek onun ayaklarının dibine kadar geldi. Sonra;
"Ey yüce Allahım! Kuşların yuvalarında, seni tesbîh ettiği gibi, ben de seni tesbîh ediyor, bütün noksanlıklardan tenzîh ediyorum!" dedi. Başını yukarıya kaldırınca, her cinsten binlerce kuşun gelip başının üstünde gökyüzünü doldurduğunu gördüm. Her biri, kendince ötüşüyor, seslerini alçaltıp yükseltiyorlardı. Ona yaklaştılar ve sonunda başı üzerinde toplandılar. Sonra;
"Ey fırtınaların kendisini tesbîh ettiği Allahım! Ben de seni tesbîh ediyorum!" der demez, hemen dört bir taraftan, rüzgârlar esmeye başladı. Ondan daha latîf esen bir rüzgâr görülmedi. Sonra yine;
"Ey Allahım! Şu kocaman ve yüksek dağların, seni tesbîh ettiği gibi, ben de seni tesbîh ediyorum!" dediğinde, o anda, üzerinde bulunduğu dağ sallandı ve ondan büyük kayalar, Allah'ı zikrederek düşmeye başladılar...
Bir gün adamın birisinin, ezân okunurken şiir söylediğini işitti. Hemen ona, bundan vazgeçmesini bildirdi. Fakat o kişi, söz tutmadı. Ona; "Sus, ancak benim emrimle konuşacaksın. Üç gün hiç konuşma! Sonra, bu yaptığına tövbe edip istigfâr et, yâni bunun günâhından bağışlanmanı Rabbinden iste!" dedi. O da hiç konuşamaz oldu. Üç gün sonra ona; "Abdest al!" deyince, o da abdest aldı, tövbe etti ve konuşmaya başladı.