Sevenin Ve âşığın Kendi Irâdesi Yoktur
Ayderûs hazretleri, fakirlere yardım etmek ve ihtiyaçlarını görmek için çok borç para isterdi. Hattâ borçları iki yüz bin dinârı geçti. Bununla birlikte o, zâhiren ödeyememe korkusu içinde görünmüyordu. Sonunda bâzıları onu kötülediler. O, şöyle buyurdu: "Rabbimle benim arama girmeyiniz. Ben bu şekilde aldığım parayı, O'nun rızâsından başka yere sarf etmedim. Rabbim, benim borcumu ödemeden, beni bu dünyâdan çıkarmayacağını bana vâdetti." Söylediği gibi oldu. Allahü teâlâ, kendi nezdinde ihsânı bol birinin vâsıtasıyla, ölmeden önce onun borcunun ödenmesini kolaylaştırdı. Emir Nâsıruddin bin Abdullah, Ayderûs'un oğluyla parayı gönderdi. Sonra çarşıda; "Kimin Ebû Bekr Ayderûs'ta alacağı varsa gelsin!" diye nidâ edildi ve bütün borçları ödendi...
Bu mübarek zat, sohbetlerinde buyurdu ki:
Hakk'ın irâdesine râzı olan kendi irâdesini terk ettiği zaman mürid olur. Sevenin ve âşığın kendi irâdesi yoktur ki, murâdı olsun. Hakkı irâde eden, Hakk'ın irâde ettiğinden başka bir şey irâde etmez. Murâdı Hak olanın Hakk'ın murâdından başka murâdı olmaz. Hak bir kimseyi irâde ederse, o kimse Hak'tan başka bir şey irâde etmez. Hakk'ın murâdı olan bir kimsenin murâdı sâdece Hak olur."
"Fütüvvet nedir?" diye soranlara da; "Fütüvvet, Peygamber efendimizin güzel ahlâkından biridir. Bunun içindir ki, mahşer gününde herkes; "Ben! Ben!" derken, O; "Ümmetim! Ümmetim!" diye yalvaracaktır" buyurdu.
Allahü teâlâdan korkmak husûsunda buyurdu ki: "Korkunun havf, haşyet ve heybet gibi çeşitli mertebeleri vardır. Havf, imânın şartındandır. Bunun ispatı, Allahü teâlânın Kur'ân-ı kerimde meâlen; "Eğer mümin iseniz benden korkunuz." (Âl-i İmrân sûresi: 187) buyurmuş olmasıdır. Haşyet, ilmin şartındandır. Allahü teâlâ bu hususta meâlen; "Allah'tan ancak âlim olan kullar korkar." (Fâtır sûresi: 28) buyurmuştur. Heybet, mârifetin (Allahü teâlâyı tanımanın) şartıdır. Bu hususta da Allahü teâlâ; "Allah sizi kendinden sakındırmaktadır." (Âl-i İmrân sûresi: 28) buyurmuştur."