Şeytanın Vesvesesinden Müttekîler Uzak Kalır
Allahü teâlâ Şuarâ sûresi 146-152. âyetlerinde, Sâlih aleyhisselâmın kavmine meâlen şöyle nasihatte bulunduğunu haber verdi: "Ey kavmim! Siz burada (müşrik olduğunuz hâlde, ölümden, âfetten) emin olarak bırakılır mısınız? Bu bahçeler, bostanlar, pınarlar, ırmaklar, ekinler, meyvesi hoş hurma ağaçları içinde (kalır mısınız?). Bir de ince sanatla, dağlardan hayrete değer evler yontuyorsunuz (Bunların içinde şirk üzere ebedi kalır mısınız?) Şu hâlde Allahtan korkunuz ve bana itaat ediniz! Ve yeryüzünü fesada verip, ıslahına çalışmayan şu müşriklerin sözlerine kapılmayınız!"
Semûd kavmi zamanında, Medine ile Şam arasındaki Vâdi-ül-kurâ havâlisi, bir medeniyet beşiği idi. Dağların içinde oydukları meskenler, ince birer sanat eseri hâlindeydi. İstahri, taştan dizilmiş bu evleri gördüğünü söyleyerek şöyle anlatıyor: "Semûd kavminin bu evleri bizim evlerimiz gibi tam teşkilâtlı ve dağlar gibi yüksektir. Uzaktan bakıldığında, bu evler birbirine bitişik sanılır. Fakat biraz ortalarına doğru varılınca, bunlardan her birinin birbirinden ayrı birer kâşane (saray) olduğu görülür, etrâfları dolaşılabilir. Fakat yukarısına kadar çıkmakta çok güçlük çekilir."
Ebû Sa'id hazretleri, vefatından kısa bir zaman evvel buyurdu ki: Allahü teâlâ A'râf sûresinin ikiyüzbirinci âyet-i kerimesinde meâlen; "Allahtan korkanlar, kendilerine şeytandan bir vesvese dokunduğu zaman, Allahı ve azâbını düşünürler. Bir de hemen bakarsın ki, onlar doğru yolu bulup şeytanın vesvesesini atmışlardır bile" buyuruyor. Yani müttekiler, kendilerine şeytandan bir şey isâbet edince ve onun vesvesesinin farkına vardıkları zaman, Allahü teâlânın emrini ve yasaklarını hatırlarlar. Doğruyu görüp, şeytanın vesvesesinden uzak kalırlar.