Tâcüddîn Bin Rıfâî
Îmânı olan ve aklı olan ve bâliğ olan erkek ve kadınlara, (Mükellef) denir. Mükellef olanların, ölümü çok hâtırlaması sünnettir. Çünkü, ölümü çok hâtırlamak, emirlere sarılmaya ve günâhlardan sakınmaya sebeb olur. Harâm işlemeye cesâreti azaltır. Peygamberimiz "sallallahü aleyhi ve sellem" buyurdu ki: (Lezzetleri yıkan, eğlencelere son veren ölümü çok hâtırlayınız!) Tesavvufculardan ba'zıları, her gün bir kerre hâtırlamayı âdet edinmişti. Büyüklerimiz her gün yirmi kerre, kendini ölmüş, mezâra konmuş düşünürdü.
Ölmek, yok olmak değildir. Varlığı bozmayan bir iştir. Mevt, rûhun bedene olan bağlılığının sona ermesidir. Rûhun, bedenden ayrılmasıdır. Mevt, insanın bir hâlden başka bir hâle dönmesidir. Bir evden, bir eve göç etmektir. Ömer bin Abdül'aziz "rahmetullahi aleyh" buyurdu ki: "Sizler, ancak ebediyyet, sonsuzluk için yaratıldınız! Lâkin bir evden, bir eve göç edersiniz!"
Mevt, mü'mine hediyyedir, ni'mettir. Günâhı olanlara musibettir. Fakirlere râhat, zenginlere azâbdır. Akıl, Allahü teâlânın hediyyesidir. Cehâlet, doğru yoldan çıkmaya sebebdir. Zulüm, insanın çirkinliğidir. İbâdet, gözün nûru olan, sevinç ve neş'edir. Allah korkusundan ağlamak, kalbin cilâsıdır. Kahkaha ile gülmek, kalbin zehridir. İnsan, ölümü istemez. Hâlbuki mevt, fitneden hayırlıdır. İnsan yaşamayı sever. Hâlbuki mevt, ona hayırlıdır. Sâlih olan mü'min, mevt ile, dünyânın eziyyet ve yorgunluğundan kurtulur. Zâlimlerin ölümü ile, memleketler ve kullar râhata kavuşur...
DÜNYANIN KEDERLERİ KALDI!..
Mü'minin rûhunun bedenden ayrılması, esirin hapisten kurtulması gibidir. Mü'min öldükten sonra, bu dünyâya geri gelmek istemez. Yalnız şehidler, dünyâya geri gelip, bir dahâ şehid olmak ister. Dünyânın iyiliği gitti. Kederleri kaldı. Bundan dolayı ölüm, her Müslümân için hediyyedir. Bir adamın dinini, ancak kabri korur. Mü'minlere yapılacak ikrâmlardan birincisi, ölümdeki sevincdir. Mü'mini râhatlandıran, ancak Allahü teâlâya kavuşmaktır. Her mü'mine mevt, hayâtından dahâ iyidir. Kâfirlere de mevt fâidelidir...