Takıyyüddîn Makdisî
Resûlullah "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" buyurdu ki: (Allahü teâlâ hazretleri arzı [yeryüzünü] benim için cem etti [küçülttü]. Ben yeryüzünün doğusunu batısını gördüm. Muhakkak benim ümmetimin mülkü arzdan bana gösterilen yere kadar yayılacakdır. Bana kırmızı ve beyâz olmak üzere iki hazine verildi.)
(Ben Rabbimden, ümmetimi umûmi kıtlık ile helâk etmemesini, eğer İslâm beldesinde kıtlık vâki olursa, az bir yerde olsun; istedim. Ve ırzlarına dokunmamaları için, nefslerinden başka düşman musallat etmemesini, istedim. Rabbim bana buyurdu ki: Yâ Muhammed! Muhakkak ben bir hükmetsem, elbette o reddolunmaz. Ben sana, ümmetin için vaad verdim ki, onları umûmi kıtlık ile helâk etmem. Onlar üzerine nefislerinden gayri, nefislerine dokunmasınlar diye düşman musallat etmem. Onlar birbiri arasında muhârebe ederlerse, onların düşmanları, onların kendileridir. Bazısı bazısını helâk eder. Bazısı bazısını esir eder.)
Amr bin Kays "radıyallahü anh" hazretlerinden rivâyet edilmiştir: Resûlullah efendimiz buyurdu ki: (Biz dünyâya gelmekte âhirleriz [sondayız]. Kıyâmet gününde, Cennete girmekte ve sâir faziletlerde sâbıklarız [öndeyiz]. Söyleyeceğim sözler ile övünmüyorum. İbrâhim Halilullah, Mûsâ Kelimullahtır ve ben Habibullahım. Kıyâmet günü Livâ-i hamd benim elimdedir. Allahü tebâreke ve teâlâ hazretleri bana vaad etti, ümmetimin şânında ve onları üç şeyden halâs etti. Umûmi kıtlıktan, düşmanın tamâmen helâk etmesinden, dalâlet üzerine birleşmelerinden korudu.)
Bilâl bin Hâris-el Müzeni "radıyallahü teâlâ anh" hazretlerinden rivâyet edilmiştir: Resûlullah efendimiz buyurdu ki: (Bir kimse, benim terk edilmiş veyâ unutulmuş sünnetlerimden bir sünnetimi, meselâ cemâat ile namâz kılmak gibi, bayram namâzı gibi, Kur'ân-ı azim-üş-şânı kırâat etmek gibi ve ilim tahsili gibi, ihyâ etse, o kimseye, onunla amel edenlerin ecri kadar onların ecirlerinden bir şey noksan olmaksızın, ecir verilir. Bir kimse, bid'at, dalâlet çıkarsa, o kimseye, onunla amel edenlerin günahı kadar günah yazılır.)