Talebe, Sâdık Olan Tâlib Demektir!
Şibli hazretleri buyurdu ki: "Dörtyüz hocaya hizmet ettim. Onlardan dört bin hadis-i şerif okudum. Bunlardan amel etmek üzere bir hadis-i şerif seçtim. Halâsımı, kurtuluşumu bunda buldum. Evvelkilerin ve sonrakilerin ilimlerini onda gördüm. Bu hadis-i şerif Risâlet-ül-uhreviyye'de yazılıdır. Peygamber efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem), Eshâbından birine şöyle buyurdu: (Dünyân için orada kalacağın kadar, âhıretin için de orada kalacağın kadar amel et. Allahü teâlâya muhtaç olduğun kadar ibâdet et. Cehenneme sabredebileceğin kadar günah işle.)"
"Talebe, sâdık olan tâlib demektir. Allahü teâlânın sevgisi ile ve O'nun sevgisine kavuşmak arzusu ile yanmaktadır. Bilmediği, anlayamadığı bir aşk ile şaşkın hâldedir. Uykusu kaçar, gözyaşları dinmez. Geçmişdeki günahlarından utanarak başını kaldıramaz. Her işinde Allahtan korkar, titrer, Allahü teâlânın sevgisine kavuşduracak işleri yapmak için çırpınır. Her işinde sabreder. Her geçimsizlikte, sıkıntıda kusuru kendisinde görür. Her nefeste Allahını düşünür. Gaflet ile yaşamaz. Kimseyle münâkaşa etmez... Bir kalbi incitmekten korkar. Kalbleri Allahü teâlânın evi bilir. Eshâb-ı Kirâmın hepsini (radıyallahü anhüm) diyerek iyi bilir. Hepsinin iyi olduğunu söyler. Peygamber efendimiz Eshâbı kirâm arasında olan şeyleri konuşmamağı emir buyurdu. Sâlih Müslüman, bunları konuşmaz, yazmaz ve okumaz. Böylece, o büyüklere karşı bir edepsizlikte bulunmaktan kendini korur. O büyükleri sevmek, Allahın Resûlünü sevmenin nişanıdır, alâmetidir. Kendi bilgisi ile, kendi görüşü ile evliyâ-yı kirâmı, birbirinden aşağı ve yukarı diye ayırmaz. Birinin, daha yüksek, daha üstün olduğu ancak âyet-i kerime, hadis-i şerif ve Sahâbe-i kirâmın söz birliği ile anlaşılır. Muhabbet sarhoşluğu elbet başkadır. Aşk sahibi mazûrdur.