Tebliğ Ederken Bütün Sıkıntılara Katlandı
Muhammed aleyhisselâmın Peygamber olduğunu isbât eden delillerden biri de, ne dünya işleri için, ne de âhiret işlerinde hiçbir zaman yalan söylememiştir. Ömründe bir kere yalan söylemiş olsaydı, azılı düşmanları, bunu her yere yaymak için, yarışırlardı. Peygamberliğinden önce ve sonra çirkin bir şey yaptığı hiç görülmedi. Ümmi olduğu hâlde [yâni kimseden bir şey öğrenmediği hâlde], pek fasih, yâni açık ve tatlı konuşurdu. Bunun için, (Bana cevâmi'ul kelim) verildi, buyurdu. [Cevâmi'ul kelim, az kelime kullanarak, çok şey anlatmak demektir.]
Allahü teâlânın, dinini bildirmek için, meşakkatlere katlandı. Hattâ, öyle oldu ki, (Hiçbir Peygamber, benim çektiğim işkenceleri çekmemiştir) buyurdu. Bunların hepsine katlandı. Vazifesinde hiç gevşeklik göstermedi. Düşmanlarına galip gelip, insanların hepsi emrine girince, güzel ahlâkında, merhametinde, tevâzuunda hiç değişiklik olmadı. Ömrünün her zamanında, herkesin gönlünü alırdı. Kendini kimseden üstün görmezdi. Ümmetinin hepsine baba gibi çok şefkâtli idi. Aşırı merhametinden dolayı, kendine (Fâtır) sûresinin, (Onların yanlış hareketlerinden dolayı üzülme!) meâlinde olan sekizinci âyet-i kerimesi ve (Kehf) sûresinin, (Onların yanlış işlerine üzülüp kendini helâk mı edeceksin?) meâlinde olan altıncı âyet-i kerimesi geldi.
Cömerdliği hadden aşmış idi. Bunu frenlemesi için, (İsrâ) sûresinin, (Malının hepsini verecek kadar eli açık olma!) meâlinde olan yirmidokuzuncu âyet-i kerimesi geldi. Dünyanın geçici ve aldatıcı güzelliklerine hiç bakmazdı.
Peygamberliğini bildirmeye başladığı zamanlarda, Kureyş'in ileri gelenleri, yanına gelip, (Sana istediğin kadar mal verelim. İstediğin kızı verelim. İstediğin yere başkan yapalım. Bu işten vazgeç!) dediler. Yüzlerine bile bakmadı. Fakirlere ve kimsesizlere karşı merhametli, mütevâzı, mal ve mülk sahiplerine karşı ise, ağır başlı ve ciddi idi. (Uhud gazvesi) ve (Hendek yâni Ehzâb gazvesi) ve (Huneyn gazvesi) gibi en ümitsiz muhârebelerin en korkunç zamanlarında bile, hiç geri dönmedi.