Tövbe, Müslüman olsun olmasın, her akıllı kimsenin ihtiyâcı olan bir şeydir. Bir iş yapan ve onun kötü olduğunu gören herkesin pişman olup tövbe etmesi vâcib olur. Tövbe etmezse, kendine zulmetmiş olur. Allahü teâlâ Hucurât sûresi onbirinci âyet-i kerîmede meâlen buyuruyor ki; “Ey îmân edenler! Bir kavim, diğer bir kavimle alay etmesin. Olur ki, alay edilenler Allah indinde alay edenlerden daha hayırlıdır. Kadınlar da, diğer kadınlarla alay etmesinler! Olur ki, alay edilen, eğlenceye alınan kadınlar, kendilerinden daha hayırlıdırlar. Birbirinizi ayıplamayınız ve birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayınız. Bir kimse îmân ettikten sonra, fâsıklık ne çirkin bir addır. Kim ki bu menâhiden (yasak edilen şeylerden) tövbe etmezse, işte onlar zalimlerdir.” Tevbe sûresi 111 ve 112. âyet-i kerîmelerinde meâlen buyuruluyor ki: “Muhakkak ki Allahü teâlâ müminlerden nefislerini cihâda, mallarını sadaka ve infâka sarf edenlere, karşılığında Cenneti vermekle, (bunları onlardan) satın aldı ki, onlar Allah yolunda cihâd ederler, öldürürler, öldürülürler. Onlara vaat olunan Cennet haktır ki, Tevrat, İncîl ve Kur’ânda sâbitdir. Kim ki, Allahü teâlâdan sevap talep ederek cihâdda ahdine vefa ederse, niyetinde ihlâs üzere olup, riya ve şöhretten kaçınırsa, Allahü teâlânın va’d-i kerîmiyle olan mübâyeaya (alışverişe) mesrûr olur. Sevinin ki, bu alışveriş sizin için büyük bir saadettir.”
“Şirk, nifak ve ma’siyetlerden (günâhlardan) tövbe edenler, Allahü teâlâya itaat edip, ihlâs ile ibâdet edenler, genişlikte de darlıkta da Allahü teâlânın nimetlerine hamd edenler, oruç tutanlar, (ve Allah yolunda cihad edenler, ilim öğrenenler), rükû ve secde edenler (beş vakit namazı şartlarına uygun olarak kılanlar), iyiliği (Allahü teâlâya îmân, tâat ve Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) efendimizin sünnetine tâbi olmayı) emredenler, kötülükten (küfür ve masiyetlerden) nehyedenler, Allahü teâlânın ahkâmının, emirlerinin hududunu koruyan ve riâyet edenler var ya, işte bu güzel sıfatlarla vasıflanmış olan müminleri Cennet ile müjdele.”