Ukayl El-münbecî
"Sizi sevmekte ben haddimi aştım. İnandım ki, sizin sebebinizle ben merhamet olunurum. Büyükleri seven, seven kerim olmasa bile, onları sevmek sebebi ile ikrâma kavuşur."
Bu mübarek zatın hikmetli sözleri çoktur. Buyurdu ki:
"Bir kimse kendisi için üstünlük iddiâ eder veya söz söylemekte ileri giderse, o mârifet sâhibi olamaz ve Allahü teâlâyı tanıyamaz."
Sık sık Allahü teâlâdan korkmanın ehemmiyetini bildirirdi. Bu sebeple;
"Allahü teâlâdan korkmak, her işin başıdır. Fakat bu herkeste başkadır" buyurdu.
"Yol ikidir: Ciddiyet, sıkıntıya tahammül. Bir de haddi aşmamak ve beklemektir."
"İddiâcı, her şeyde kendini ileri sürer ve gösterir. Böyle kişilerden sakınmak lâzımdır."
"Nefsinin arzu ve istekleriyle mücâdele eden kimse, Allahü teâlâya karşı irfân sâhibi olur. Kalben, halktan kurtulursan, Allahü teâlâyı tevhid etmiş, bir olduğunu yakin olarak anlamış olursun."
Ukayl hazretleri, bir gün Münbec'de bir dağ kenarındaydı. Yanında da sâlih, temiz kimselerden müteşekkil bir topluluk vardı. Bunlardan biri, "Sâdık bir kul olmanın alâmeti nedir?" diye sordu. Ukayl el-Münbeci de; "Sâdık bir kul, bu dağa hareket et dese, hareket eder" buyurdu. O esnâda dağ sallanmaya başladı.
ZAMANININ EN ÜSTÜNÜ
Yine oradakilerden biri; "Tasarruf sâhibi olmanın alâmeti nedir?" diye sorunca; "Karadaki hayvanlar, denizdeki balıklar toplansınlar dese, derhal toplanırlar" buyurdu. Daha sözünü bitirmeden dağdan hayvanlar inmeye başladı. Balıkçılar da, Fırat'ın çeşit çeşit balıkla dolduğunu haber verdiler. Onlardan biri tekrar; "Zamânın en üstünü olmanın alâmeti nedir?" diye sordu. Ukayl hazretleri buna da; "Ayağını şu kayaya vursa, pınarlar fışkırır" der demez, oradaki kayadan sular fışkırdı ve sonra tekrar eski hâline döndü.
Ukayl el-Münbeci hazretleri vefatından kısa bir zaman önce buyurdu ki:
"İnsanların iyi taraflarını görmeli, günahlarını araştırmamalıdır."