Yanyalı Sinân Efendi

Sinân Efendi, vefatından kısa bir zaman önce buyurdu ki:
Kanaat ve rıza, her günkü hâlinden memnûn olmak, her hâlinden Allahü teâlâya şükür ve hamd etmek, kanaat sâhibi olmak demektir. Kendinden dahâ iyi mevkide, kendinden dahâ zengin, kendinden dahâ kuvvetli, kendinden dahâ güzel bir insanı kıskanmayarak kendi hâlinden memnûn ve râzı olan insanın evvelâ kalbi râhattır. Sonra da, en mühimi Allahü teâlânın sevgili kuludur. Sevgili olmanın sebebi şudur: Allahü teâlânın kendisine verdiğinden memnûn ve râzıdır. Bunun için, Allahü teâlâ da, ondan râzıdır.
Kanaat, bitmez tükenmez bir hazinedir. Kanaatkâr olmayan bir zengin, kanaatkâr olan bir fakirden dahâ fenâ durumdadır. Çünkü, o zenginin kalbi râhat değildir. Kanaatkâr olan fakir ise, kalbi râhat olduğu için, sanki bir hazine içinde yaşamakdadır...
GIPTA EDİLECEK MEZİYYET
Rızâ demek, Allahü teâlâdan gelen her şeye râzı olmak demektir. Allahü teâlâdan bir felâket gelse, ona da rızâ gösterir. Kimseye şikâyet etmez. Bu, her insanın yapabileceği bir iş değildir. Fekat, bunu yapabilen, büyük bir insandır. Böyle insanlarda, Peygamberlere "aleyhimüssalevâtü vetteslimât" mahsûs sabır ve tahammül var demektir. Allahü teâlânın büyüklüğüne inandığı derecede insan, bu tahammülü ve bu rızâyı gösterebilir. Gıpta edilecek bir meziyyettir.