Zikir, Allahü Teâlâyı Hâtırlamak Demektir
İmânı, itikâdı düzelttikten ve İslâmiyete uygun ibâdetleri yaptıktan sonra, vakitleri, kalbi temizlemek ile mamûr etmek lâzımdır. Allahü teâlâyı hâtırlamadan, bir ân geçirmemelidir. Vücûd, eller, ayaklar dünyâ işleri ile uğraşırken, kalp hep Allahü teâlâ ile olmalı, Onu hâtırlamakla lezzet duymalıdır. Bu devlet, büyüklerimizin gösterdiği yolda, herkese, az zamânda nasib oluyor. Elhamdülillah siz, böyle olduğunu biliyorsunuz. Belki de, çok az olsa bile, bir şey hâsıl olmuştur...
Ele geçeni bırakmamak ve şükretmek lâzımdır ve artmasına çalışmalıdır. Herkesin, sonradan kavuşabildiği şeyler, bu yolda, başlangıçta ele geçer. O hâlde, kazançlarının azı da, pek çoktur. Çünkü, dahâ başlangıçta nihâyetten haberleri olur. Fakat, ele geçen, ne kadar çok olsa da, az görmelidir. Ama şükretmeyi elden bırakmamalıdır. Hem şükretmeli, hem de daha artmasını istemelidir...
Kalbin temiz olmasından maksat, Ondan başkasının sevgisini kalpten çıkarmaktır. Kalbin hasta olması, işte bu çeşitli bağlılıklardır. Bu bağlılıklar kesilip atılmadıkça, hakiki imân nasip olmaz. İslâmiyyetin emirlerini ve yasaklarını yerine getirmek kolay ve rahat olmaz. Her gün ve her gece yüz kerre (Sübhânallahi ve bi-hamdihi sübhânallahil'azim) demelidir. Çok sevâbdır. Her sabâh bir kerre (Allahümme mâ esbaha bi min ni'metin ev bi-ehadin min halkıke, fe minke vahdeke, lâ şerike leke, fe lekel hamdü ve lekeşşükr) demeli ve her akşam (Mâ esbaha) yerine (Mâ emsâ) diyerek, hepsini aynen okumalıdır.
Peygamberimiz "sallallahü aleyhi ve sellem" buyurdu ki: (Bu duâyı gündüz okuyan, o günün şükrünü yapmış olur. Gece okuyunca, o gecenin şükrünü ifâ etmiş olur). Abdestli okumak şart değildir. Her gün ve her gece okumalıdır.
Zikredince, kalp temizlenir. Yani kalpten dünyâ sevgisi çıkar. Allah sevgisi yerleşir. Birçok kimselerin, bir araya toplanarak; oynaması, dönmesi, zikir değildir. Zikir, Allahü teâlâyı hâtırlamak demektir. Bu da, kalp ile olur.