Muhammed Murâd Kazanî
Muhammed Murâd Kazanî, evliyânın meşhurlarındandır. 1855 (H.1272) de Rusya’nın Kazan vilâyetinin Ufa kasabasında doğdu. 1933 (H.1352) senesinde Medîne-i münevverede vefât etti. Medîne’de Muhammed Mazhar Müceddîdî hazretlerinin sohbetine kavuştu. İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin Mektûbât’ını Arapçaya çevirdi. Vefatına yakın, Mektubat kitabından şunları okumakta idi:
“Allahü teâlâ, hayrı ve şerri, iyiyi kötüyü irâde eder, ister ve yaratır. İyilerin de, kötülerin de hâlıkı, yaratanı O’dur. Fakat, iyiliklerden râzıdır. Şerlerden râzı değildir. Yâni beğenmez. İrâde başkadır, rıza başkadır. Aralarındaki farkı, yalnız Ehl-i sünnet âlimleri görebilmiştir. Diğer yetmişiki fırka, bu farkı anlayamayarak, hepsi dalâlette kaldı, yollarını şaşırdı. Meselâ, Mu’tezile fırkası, herkesi, kendi işinin hâlıkı zannetti ve filanca kimse, filan işi yarattı dedi ve insanlar, îmanlarını ve küfürlerini kendileri yaratıyor dedi. Bunlar, bu yanlış inanışı, âyet-i kerime ve hadis-i şeriflerden çıkardıkları için kâfir olmuyor ise de, doğrusunu kabûl etmedikleri için, bir müddet Cehennemde yanacaklardır...
Allahü teâlâ, kullarına kuvvet, kudret, irâde vermiştir. İstediklerini işlerler. İnsanlar, işlerini kendileri yapıyor. Allahü teâlâ da yaratıyor. Allahü teâlânın hikmeti, âdeti şöyledir ki, insan bir işi yapmak isteyince, O da, isterse o işi yaratır. Bu iş, insanın kasdı ile, ihtiyârı ile meydana geldiği için, işin mes’ûliyyeti, sevabı ve cezâsı, o insana oluyor. İnsanın ihtiyârı zayıftır, azdır diyenler, Allahü teâlânın irâdesinden az olduğunu demek istiyorlarsa, doğrudur. Yok eğer, emirleri yapacak kadar değildir diyorlarsa, yanlıştır...
HEP KOLAYI EMRETMİŞTİR
Allahü teâlâ, insanlara, yapamayacakları bir şeyi emretmemiştir. Hep kolay emretmiş, güç şey istememiştir. Az zamandaki bir küfre, sonsuz azâb etmeyi ve az zamandaki îmana, sonsuz nîmetler vermeyi takdir etmiştir. Bunun sebebini anlayamayız. Allahü teâlânın yardımı ile, şu kadar biliyoruz ki, insanlara, görünür görünmez, bütün nîmetleri, iyilikleri veren, yerlerin, göklerin, zerrelerin yaratanı ve noksânsızlık, kusursuzluklar yalnız O’na mahsûs olan bir Allaha inanmamak elbette çok şiddetli, çok acı azâb ister ki, bu da, Cehennemde sonsuz yanmaktır...”
Toplam Görüntülenme: 923
Yayın tarihi: Çarşamba, 22 Şubat 2012
Bunları okudunuz mu?
- Nûrullah Efendi
- Mehmed Nûri Efendi
- Nûreddîn Berîfkânî
- Nûr Muhammed Pütnî
- Muğlalı Mustafa Efendi
- Meyyit, ziyârete gelenleri tanır
- Dili çöl güneşinde çatlamayan zemzemin lezzetini bilemez!
- İnsana, bir musîbet gelince hislenmemesi mümkün mü?
- İşte Allah’tan korkmak böyle olur!
- Tasavvuf, herkese merhametli olmaktır