İibrâhim Gülşenî Hazretleri
PADİŞAH HÜRMET GÖSTERDİ...Mısır'da İbrâhim Gülşeni hazretlerinin talebeleri ve sevenleri çoğaldı. Nâmı, zamânın sultânı Kânûni Sultan Süleymân Hana erişti. Sultan Süleymân Han, onu İstanbul'a dâvet eyledi. İstanbul'a gelen İbrâhim Gülşeni hazretlerine çok hürmet gösterdi, ikrâmlarda bulundu. O sıralarda İbrâhim Gülşeni yüz dört yaşlarındaydı. Bir müddet İstanbul'da kalan İbrâhim Gülşeni hazretleri, Pâdişâhtan izin alarak tekrar Mısır'a döndü...
İbrâhim Gülşeni, bir gün talebeleriyle sohbet ediyordu. Bir ara talebeler; "Efendim! Allahü teâlânın ihsânı ile kabirdeki ölülerin azabda veya nimet içinde oldukları bilinebilir mi? Duâ ederek azabda olanın azâbı kaldırılır mı?" diye sordular. İbrâhim Gülşeni de: "Allahü teâlânın sevdiklerinden biri bir kabre uğradığında, kabirdekinin azab içinde olduğunu gördü. Aradan bir müddet geçtikten sonra, tekrar o kabrin yanına uğradı. Kabre teveccüh ettiğinde, azâbın kaldırılmış olduğunu gördü. Hayret ederek düşünceye daldı. O sırada kendisine bir hitâb geldi. Deniyordu ki: "Bu kabirde yatan kimsenin küçük bir çocuğu vardı. Annesi o çocuğu ilim öğrenmeye gönderdi. Çocuk Besmeleyi öğrenince, Besmelenin hürmetine babasının azâbı kaldırıldı."
"KUR'ÂN-I KERÎM NURDUR!.."
Yine bunun gibi şâhid olduğum bir hâdise de şöyledir:
Kâdı Îsâ'nın hocası Fahreddin vefât etmişti. Kâdı Îsâ, teveccüh edince, hocasının azabda olduğunu anladı ve gelip bana durumu söyledi. Kâdı Îsâ'ya dedim ki: "Hocanın sende hakkı var. Hocan için sadaka ver, Kur'ân-ı kerim okut ve rûhuna hediye eyle." Kâdı Îsâ denilenleri yaptı. Fukarâya yemek yedirdi. Sevâbını hocasının rûhuna hediye etti. O gece Kâdı Îsâ rüyâsında hocasını gördü. Azap melekleri tekrar azab için gelmişlerdi. Tam o anda onu bir nûr kapladı. Bunu gören melekler, hemen oradan ayrıldılar. Ertesi günü rüyâsını bize tâbir ettirmek için geldi. Biz de; "Okuduğun Kur'ân-ı kerim ve yaptığın hayır hasenât ona nûr oldu ve azabdan kurtuldu. Çünkü Kur'ân-ı kerim nûrdur" dedik.
İbrâhim Gülşeni hazretleri 1534 (H.940) senesinde Mısır'da vefât etti. Son sözü Kelime-i şehâdet oldu. Yerine oğlu Ahmed Hayâli geçerek, Gülşeni yolunu devâm ettirmeye çalıştı.