bu Kimseye Sual Sormayın!
O BİR HAK ÂŞIĞIDIR...Mevlânâ Celâleddin-i Rûmi, tasavvuf deryâsına dalmış bir Hak âşığıdır. İlmi, teşbihleri, sözleri ve nasihatleri bu deryâdan saçılan hikmet damlalarıdır. Buyurdu ki:
"Helâl kazanıp helâlden yemeli, giyinmeli, çalışmalıdır. Her hareketi Resûlullah'a (aleyhisselâm) uydurmalıdır."
"Dargınlar barışmalıdır. Önce davranan önce Cennete girer."
"Tenhâda, yalnız kalınca da günâhtan sakınmalıdır."
"Nefsi mağlup etmek için, onu rahatsız etmelidir. İstediği şeyi vermemelidir. En tesirlisi, gündüzleri oruç tutmak, geceleri az uyuyup namaz kılmaktır."
Mevlânâ Celaleddin-i Rumi hazretlerini çok seven bir Müslüman, ölüm hastalığına yakalanır. Öleceğini anlayınca evlâdını çağırır ve;
"Oğlum, ben ölünce hazret-i Mevlânâ kabrimde biraz dursun. Affım için, Allahü tealaya niyâzda bulunsun" diye vasiyette bulunur ve vefat eder. Durumu, hazret-i Mevlânâ'ya bildirirler.
"Memnûniyetle" buyurur ve gidip kabir başında durur. O zâtın affı için yalvarır. Ölen kişinin fazla bir ameli yoktur aslında. Ama hazret-i Mevlânâ'ya sevgisi çoktur. Çocuklarından biri, rüyâsında görür ki, babası çok yüksek bir mertebededir. Merak edip sorar:
- Babacığım, sen bu yüksek makâma nasıl kavuştun?
- Amel defterimde fazla bir amelim yoktu evlâdım, ama hazret-i Mevlânâ'yı çok seviyordum.
- Sebep bu mu yâni?
"MEVLÂNÂ HÜRMETİNE AFFETTİ!.."
- Evet. Ben kabre girince, Münker Nekir melekleri çok korkunç şekilde geldiler. Ve bana; "Rabbin kim? Dinin nedir?" diye sormaya başladılar. O sırada çok güzel ve pek sevimli iki melek gelip;
- Bunları, bu kimseye sormayın! dediler.
Çocuk sevindi.
- Öyle mii, ne güzel.
- Evet oğlum. Münker Nekir, "Neden?" deyince de; "Çünkü Allahü teâlâ, hazret-i Mevlânâ hürmetine bunu affetti" dediler.
- Sonra babacığım?
- Sonra da Münker Nekir bana dönüp; "Sen müsterih ol. Rahatça uyu!" deyip geri gittiler.