İmâm-ı Nevevî Hazretleri
"Bismillâhirrahmânirrahim. Allahü teâlâya hamdolsun. Efendimiz Muhammed aleyhisselâma ve âline salât ve selâm olsun. Daha önce size bir mektup yazmıştık. Cevâbınız sert oldu. Allahü teâlâ ihtiyaç hâsıl olunca, emir sâhiplerinin yanında lüzumlu izâhlarda bulunmayı vâcib kıldı ve Âl-i İmrân sûresi yüz seksen yedinci âyet-i kerimesinde meâlen şöyle buyurdu: (Vaktiyle Allahü teâlâ, kendilerine kitâb verilenlerden şöyle teminât almıştı; 'Celâlim hakkı için, kitâblarımda olanı, muhakkak insanlara açıklayıp anlatacaksınız, onu gizlemeyeceksiniz.' Onlar ise söz ve teminâtı sırtlarının arkasına attılar. Böylece karşılığında biraz para aldılar. Bu ne kötü alış veriştir!..)Önceki ve bu mektupta yazdıklarımızın hepsi, hem size, hem de halka nasihattır. Bu nasihatlerde kınanacak hiçbir şey yoktur. Halka yumuşak muâmelede bulunmayı, şefkat göstermeyi, Ehl-i sünnet yolunu ve Resûlullah'a tâbi olmayı sevdiğinizi bildiğimiz için, size bu nasihatleri yaptık.
Bizim nasihatimiz sebebiyle, halkı ve ulemâyı tehdit etmenize gelince, böyle şeyler sizin adâlet ve hilminize muvâfık değildir. Müslümanların zayıfları ve güçsüzleri, sultana nasihatten başka ne yapabilir. Halbuki, onlar nasıl nasihat edileceğini de bilmemektedirler.
"BENİ, NASİHATTEN ALIKOYMAZ"
Şahsıma gelince, gerek tehdid ve gerekse tehdidin de ötesinde herhangi bir durum, Allahü teâlânın izni ile, bana zarar vermez ve nasihatten alıkoymaz. Çünkü ben ve benim durumumda olanlar, sultana nasihat etmemizin vâcib olduğuna inanıyoruz. Bir vâcibi ifâ ederken, başıma gelecek şey, Allahü teâlânın katında benim için hayırlıdır. Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem nerede olursak olalım, hakkı söylememizi, Allahü teâlânın rızâsı yolunda kınayanın kınamasından korkmamamızı emretmiştir. Biz, dünyâ ve âhirette size faydalı olacak işleri yaparak devamlı hayırlara vesile olup, kıyâmete kadar hayırla yâd edilmenizi, bu sebeple ebediyyen Cennet'te kalmanızı istiyoruz. Allahü teâlânın selâmı, rahmeti ve bereketleri Peygamber efendimiz üzerine olsun!.."