Abdülkâdir Kânî

Abdülkâdir Kânî
Tasavvuf, Allahü teâlâ ile olmak ve iyi ahlâk edinmek ve İslâmiyyete uymaktır. Allahü teâlâdan başka şeyleri kalbden çıkarıp bütün âzânın Muhammed Mustafâ "sallallahü aleyhi ve sellem" hazretlerine uymasıdır. Allahü teâlâ ile olmaya, (Hudûr) denir ki, hadis-i şerifte bildirilen (İhsân) mertebesidir. İnsanın kalbi bu mertebede olmalıdır. Bu ni'meti kime ihsân ederlerse, büyük saâdet bilsin!
Allah ismini yüksek sesle söylemek, kalb hastalığının ilâcıdır dediler. Fakat sessiz söylemek, dahâ fâidelidir. Sessiz yapılan zikrin dahâ efdal olduğu hadis-i şerifte bildirildi. Kalbdeki ateşi arttırmak ve gevşekliği gidermek için sesli söylemek câiz olabilir. Çok söyleyince ve riyâzetler çekilince, kalbde Allah sevgisi çoğalır, (Vahdet-i vücûd) sırları hâsıl olur. (Vahdet-i vücûd), mümkinâtı yani mahlûkâtı tek bir varlık görmektir. Yoksa, mahlûkları Allahü teâlâ bilmek değildir. Aşk-ı ilâhinin kalbde hâsıl ettiği hâl sâhiblerinin vahdet-i vücûd sözlerini işiterek, kendi görüşleri ile ve hayâlleri ile böyle konuşup kendini vahdet-i vücûd sâhibi göstermek akla da, İslâmiyyete de uygun değildir...

İCÂZET VE HİLÂFET
(İcâzet) ve (Hilâfet), tâliblerin kalblerine ihlâs yerleştirmesi için, olgun birisine izin vermek demektir. Kendisine izin verilen zâta (Halife) veyâ (Vesile) denir. Kendisine izin verilecek zâtın kalbinin kötü huylardan temizlenmiş, iyi huylarla süslenmiş olması ve sabır, tevekkül, kanâat, rızâ, teslim sâhibi olması, dünyâya düşkün olmaması lâzımdır. Bu yüksek mertebe, ancak (Selef-i sâlihin)e uymakla ele geçebilir. [Eshâb-ı kirâm ile Tâbi'in-i ızâma (Selef-i sâlihin) denir. Üçüncü ve dördüncü asrlarda gelen İslâm âlimlerine, (Halef-i sâdıkin) denir.] Bu hâller ve keyfiyyetler kalbde hâsıl olmadan, vaaz etmesi için izin vermek harâmdır. Tesavvuf büyüklerinin yolunu bozmak olur. Birisini mağrûr yapmak [kendini beğenmesine sebeb olmak], bir tâlibi, bir âşıkı da acemi ellere düşürerek mahrûm etmek, akla da, İslâmiyyete de uygun değildir...

İlimleriyle Dalâlete Düşen Kimseler!

Vehbi Tülek

Yaşayan Maşuktur, âşık Bir Ölüdür

Vehbi Tülek

Kalan Günlerinin Kıymetini Bil

Vehbi Tülek

Tamah Eden, Dâimâ Sıkıntı Içinde Yaşar!

Vehbi Tülek

İmândan Güzel Bir Nîmet Yoktur

Vehbi Tülek