Ahmed Kuddûsî

Ahmed Kuddûsî

O devrin ileri gelenlerinden makam sâhibi biri, bir sohbette; "Zamânımızın büyük velisi kim ise onunla görüşmek istiyorum" diye yakınlarına sorar. Bunun üzerine orada Kuddûsi hazretlerini tanıyan biri; "Zamânımızın büyük velisi Ahmed Kuddûsi'dir" deyince, kendisini İstanbul'a dâvet ederler. Ahmed Kuddûsi, İstanbul'a gelip huzûra girince, orada bulunan kimseler, onun taşralı kıyâfeti ile huzûra girmesini pek beğenmeyip, tepeden bakan bir tavır takınırlar. Ahmed Kuddûsi sohbet sırasında hiç konuşmaz. O makam sâhibi kimse; "Şeyh efendi! Siz de bir beyân buyursanız" deyince; "Efendim! Bendeniz ilmi olmayan bir kişiyim. Huzûrunuzda konuşmaya hayâ ederim. Ancak emrinize uyarak başımdan geçen bir hâdiseyi anlatayım" diyerek şu hikâyeyi anlatır:

"Bir gün bendeniz Sarayburnu'nda sahil boyunca gezerken, çok güzel bir hanım sandala bindi. Gönlümü cezbeden bu güzelin peşinden başka bir sandala binerek, onu tâkip ettim. Üsküdar iskelesinde karaya çıkıp, falan sokaktaki büyük bahçeli konağa giren bu hanımı bir daha göremedimse de aslâ unutmadım. Gönlüm onun hicrânı ile rahatsızdır efendim."

O makam sâhibi kimse, bu hikâyeyi duyar duymaz, yanında bulunanların hepsini dışarı çıkararak, Ahmed Kuddûsi'ye; "Efendi, anlattığınız benim halen içinde yaşadığım elemli hâlimin ifâdesiydi. Şu anda ise o dertten kurtuldum. O hanım gönlümden silindi" dedi. Sonra Kuddûsi hazretlerine görülmemiş ihsânda bulundu...

Bir süre İstanbul'da kalan Ahmed Kuddûsi, Bor'a döndü. Bor'da iken bir gün sultan, Bor'a iki memur gönderip, onun durumunu öğrenmek istedi. Gelen memurlar onu bahçesini bellerken buldular. Ahmed Kuddûsi hazretleri onlar daha bir şey söylemeden; "Siz İstanbul'dan geldiniz. Bizim bir şeye ihtiyacımız yok" buyurdu. Onlar; "Pâdişâhımız bizi vazifeli gönderdi. Size tahsisât bağlayacağız" dediler. Ahmed Kuddûsi onlara; "Açın eteğinizi" diyerek her ikisinin eteğine birer kürek toprak döktü. İki memur bu toprakların altın olduğuna şâhid oldular... Ahmed Kuddûsi; "Evlâtlarım! Allahü teâlânın keremi ile bizim pâdişâhımızın tahsisatına ihtiyâcımız yoksa da, fukarâ ve âcizlere dağıtmak için bırakın" diyerek bu tahsisâtı bir müddet alıp yoksullara dağıttı.

İnsanlardan Bir Sıkıntı Gelirse, Affedin!

Vehbi Tülek

İlimleriyle Dalâlete Düşen Kimseler!

Vehbi Tülek

Yaşayan Maşuktur, âşık Bir Ölüdür

Vehbi Tülek

Kalan Günlerinin Kıymetini Bil

Vehbi Tülek

Tamah Eden, Dâimâ Sıkıntı Içinde Yaşar!

Vehbi Tülek