Âtıfzâde Hüsâmeddîn Efendi
Âkil baliğ olan her mükellefe, Allahü teâlânın birliğine, peygamberlere ve meleklere imân etmesi farzdır. Muhammed aleyhisselâm Hâtem-ül-enbiyâ (peygamberlerin sonuncusu) olup, nübüvvet (nebilik) ve risâlet (resûllük) O'nunla son bulmuştur. O'ndan sonra nebi ve resûl gelmeyecektir. Muhammed aleyhisselâm enbiyânın (peygamberlerin) önde gideni, seçilmişlerin en ilerisidir. Resûlullah efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) getirmiş olduğu yüce İslâm dini nesh olmaksızın (yürürlükten kaldırılmadan) ve değiştirilmeden kıyâmete kadar devam edecektir. Allahü teâlâ bütün mahlûkâtı yok eder. Daha sonra hepsini tekrar diriltir ve Kıyâmet Günü, Mahşer meydanında toplar. Amellerine uygun karşılık verir. Amelleri hayır ise hayır ile, şer ise şer ile karşılık verir. Allahü teâlâ güzel işler yapıp sâlih amel işleyen mü'minleri Cennet ve ni'metleriyle ni'metlendirecek, kâfirleri ise Cehennem azâbıyla azâblandıracaktır.
"Şüphe yok ki Allahü teâlâ sâlih amel işleyenleri, (ağaç ve evlerinin) altından ırmaklar akan Cennetlere koyacak. Muhakkak ki Allah dilediğini yapar" meâlindeki Hac sûresi 14. ve;
"Rabbimizin mağfiretine ve genişliği göklerle yer kadar olan Cennete koşuşun, O Cennet takvâ sahipleri için hazırlanmıştır" meâlindeki Âl-i İmrân sûresi 133. âyet-i kerimeleri ve başka birçok açık ve kesin deliller, Allahü teâlânın mü'min ve mütteki kulları için Cennette; hûriler, gılmanlar ve hiçbir gözün görmediği ve kulağın işitmediği sayısız ni'metler ihsân edeceğini bildirmektedir.
"Kâfirler için hazırlanan ateşten korkun" meâlindeki Âl-i İmrân sûresi 131. ve;
"Doğrusu Allah kâfirleri rahmetinden koğmuş ve onlara şiddetli bir ateş hazırlamıştır" meâlindeki Ahzâb sûresi 64. âyet-i kerimeleri de Allahü teâlânın kâfirler için Cehennem ve çeşitli azâblar hazırladığını bildirmektedir...
Cennet ve Cehennem hâlen mevcutturlar. Üzerlerinde değişiklikler olmaktadır. Cennet, Cehennem ve sakinleri fenâ (yok) olmazlar. Başka bir yere gitmezler. Ebedi olarak kalıcıdırlar. Cennet ve Cehennemin yaratılmış ve var olduğuna, Âdem aleyhisselâm ve Havva vâlidemizin kıssası delildir.