Balıkesirli Lütfullah Efendi

Kur'ân-ı kerimin icâzından biri de nazmının şâmil olduğu haberlerdir. Geçmiş asırlarda ve beldelerde, geçmiş ümmetlerin vak'alarını ve dinlerindeki hükümleri bildirmesidir. Ehl-i kitâbın âlimleri, ömürlerini bunları araştırmak ve öğrenmek için harcamışlar ve tam olarak öğrenememişlerdir. Ehl-i kitâb âlimlerinin Resûlullah Efendimize gelerek görüşüp, konuştukları ma'lûmdur. Çok kerre ehl-i kitâb âlimleri, Resûlullaha suâl sorarlardı ve suâllerini cevâblandıran âyet-i kerimeler nâzil olurdu. Hepsi tasdik ederler, inkâr etmeye mecâlleri kalmazdı.
Kur'ân-ı kerim, gayba âid ve gelecekte olacak hâdiseleri bildirmesi bakımından da mu'cizedir. Bunlardan bir kısmı vâki' olmuştur. Bir kısmı da şübhesiz vukû' bulacaktır.
"ONUN KORUYUCUSU BİZİZ!"
Kur'ân-ı kerimin mu'cize yönlerinden biri de kıyâmete kadar korunmasıdır. Allahü teâlâ [Hicr sûresi 9. âyetinde meâlen] (Doğrusu, kitâbı [Kur'ân-ı kerimi] Biz indirdik, onun koruyucusu elbette Biziz) buyurdu.
Kur'ân-ı kerim, tahrif edilmeden ve değişdirilmeden gelmiştir. Nice mülhidler ve zındıklar ve bilhâssa Karâmıta fırkası onu değiştirmek için uğraşmışlardır. Bir kelimesini ve bir harfini dahi değişdirememişlerdir. Kıyâmete kadar da değiştirilemeyecektir..."