Ben Hüdâyım, Cümle Eşyaya Kadirim
Ebû Hüreyre "radıyallahü teâlâ anh" rivayet eder. Resûlullah efendimiz "sallallahü aleyhi ve sellem" meâl-i şerifi (Biz nida ettiğimizde, Tûr canibinde sen olmadın) olan, Kasâs sûresinin 46'ncı âyet-i kerimesinin tefsirinde buyurur ki:
Cebrâil aleyhisselâm benim yanıma geldi. Allahü teâlâdan selam getirdi. Dedi ki: Hak celle ve şânühü buyurur ki: Ben Hüdâyım. Cümle eşyaya kadirim. Mûsâ bin İmrân'a Tûr-i Sinâ'da vasıtasız otuz bin kelime söyledim. Mûsâ'ya işittirdiğim otuz bin kelimenin yetmiş kelimesi Mûsâ hakkında ve ümmeti hakkında idi. Yirmidokuzbin dokuzyüzotuz kelimesi, senin ve yârânın Ebû Bekr-i Sıddik, Ömer-ül Fârûk, Osmân-ı Zinnûreyn ve Ali Mürtezâ ve diğer eshâbın ve ümmetinin hakkında idi. Dâvud'a "aleyhisselâm" gönderdiği Zebûr'da ve İsâ'ya "aleyhisselâm" gönderdiği İncil'de Muhammed Mustafâ "sallallahü aleyhi ve sellem" ve Çihâr yâr-i güzinin üstünlüklerini bildirdi.
Allahü teâlâ Kur'ân-ı azim-üş-şânda gelen Alak sûresinin beş ayetini, Muhammed aleyhissalâtü vesselâm hazretlerinin şânı hakkında göndermişdir. Meâl-i şerifi (Her şeyi yaratan Rabbinin ismi ile oku!) olan Alak sûresindeki âyet-i kerime, Resûlullah efendimizin şân-ı şerifleri hakkındadır. Meâl-i şerifi, (İnsanı alakdan [uyuşmuş kandan] yarattı) olan âyet-i kerime Ebû Bekr-i Sıddik'ın "radıyallahü anh" şân-ı şerifleri hakkındadır. Meâl-i şerifi (Oku, Rabbin ekremdir) olan âyet-i kerime; Ömer-ül Fârûk'un "radıyallahü anh" şân-ı şerifleri hakkındadır. Meâl-i şerifi (O kimse ki kalem ile talim etti) olan âyet-i kerime, Osmân bin Affân'ın "radıyallahü anh" şân-ı şerifleri hakkındadır. Meâl-i şerifi (İnsana bilmediğini bildirdi) olan âyet-i kerime, hazret-i Ali bin Ebi Tâlib'in "kerremallahü vecheh" şân-ı şerifleri hakkındadır. Resûlullah efendimize nâzil olan bu sûrenin o beş âyet-i kerimesinden, Onun fadlı ve şerefi anlaşılmalıdır.