Bir Gönül Sultanı Ebû Bekr-i Kisâî
TASAVVUF YOLUNDA İLERLEDİ...Doğum ve vefât târihleri bilinmeyen bu mübarek zatın; kendisiyle aynı asırda yaşamış olan Cüneyd-i Bağdâdi hazretlerinin 910 (H.298) senesinde vefâtından önce âhiret âlemine göçtüğü bilinmektedir...
Zamânının âlimlerinden akli ve nakli ilimleri tahsil eden Ebû Bekr-i Kisâi Dineveri, ilimde yetiştikten sonra tasavvufa yöneldi. Büyük velilerin sohbetlerinde bulunarak tasavvuf yolunda ilerledi. Cüneyd-i Bağdâdi hazretleriyle görüşüp sohbette bulundu. Mücâhede ve riyâzetlerde bulunup, nefsin istediklerine karşı, istemediklerini yaparak Allahü teâlânın rızâsına kavuşmaya çalıştı. Etrafında toplanan insanlara İslâm dininin emir ve yasaklarını anlatarak onların dünyâ ve âhirette saâdete, mutluluğa kavuşmaları için gayret etti...
Bir sohbeti sırasında buyurdu ki:
"Allahü teâlâya yakınlığın alâmeti, Allahü teâlâdan başkasından bağını kesmektir. Allahü teâlâyı tanıyan O'ndan ümidini kesmez. Nefsini, kendisini tanıyan da, kendi yaptığı işleri beğenip kibirlenmez. Rabbini tanıyan O'na sığınır, Rabbini unutan O'nun yarattıklarına sığınır."
Cüneyd-i Bağdâdi hazretleri, Ebû Bekr-i Kisâi Dineveri'yi çok severdi. Hattâ bir defâsında; "Ebû Bekr-i Kisâi olmasaydı, ben Irak'ta olmazdım" buyurdu.
YANLIŞ ANLAŞILMASINDAN KORKTU
Ebû Bekr-i Kisâi Dineveri, Cüneyd-i Bağdâdi hazretlerine mektuplar yazarak suâller sorar, cevaplar alırdı. Cüneyd-i Bağdâdi hazretlerine yazdığı son mektuplardan birinin cevaplarını vefâtından önce yok etti. Cüneyd-i Bağdâdi rahmetullahi aleyh, onun vefâtını duyunca; "Keşke yazdığım cevapları yok etseydi" buyurdu. Yok ettiğine dâir haber gelince memnun oldu. Şeyhülislâm Abdullah-ı Hirevi hazretleri; "O, mektubunun halkın ve sultânın eline geçeceğinden korkmadı. Doğru yoldan sapmış tarikatçıların eline geçmesinden korktu. Çünkü onlar, orada bildirilen meseleleri anlayamadıklarından halkın felâketine sebeb oldukları gibi, bunları dünyâlık toplamada kullanabilirlerdi" buyurdu.