Ebû Sa’îd-il-Hudrî (radıyallahü anh) rivâyet etti:vPeygamber efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki: “Sizin gökyüzündeki ışıklı yıldızlara baktığınız gibi, Cennet halkı da illiyyîn ehline bakar. Ebû Bekr ve Ömer onlardandır. Fakat onlar, bu mertebeden de yükseğe çıkıp Naîm Cennetine girerler.” (İlliyyîn, Cennetlerin en şerefli mertebeleridir.)
Hazreti Enes rivâyet etti: Peygamber efendimiz; “Ebû Bekr ve Ömer, Cennetteki erkeklerin, Peygamberlerden (aleyhimüsselâm) sonra seyyididir” buyurdu. Peygamber efendimiz mescide girdiği zaman, Hazreti Ebû Bekr ve Ömer’den başka hiç kimse başını yukarı kaldırmazdı. İkisi sanki, Peygamberimize tebessüm ederlerdi. Resûlullah efendimiz de onlara bakar tebessüm ederdi.
İbn-i Ömer (radıyallahü anh) anlattı: Resûlullah bir gün mescide girdiler. Hazreti Ebû Bekr ve Hazreti Ömer, birisi sağında birisi de solunda idi. Resûl-i ekrem efendimiz onların ellerinden tutmuştu. “Biz kıyâmet gününde bu şekilde kalkarız” buyurdular.
Ebû Sa’îd-il-Hudrî (radıyallahü anh) rivâyet etti: Peygamberimiz buyurdular ki: “Her Peygamberin gökte ve yerde ikişer veziri vardır. Benim gök ehlinden olan vezirlerim Cebrâil ve Mikâil’dir (aleyhimesselâm). Yer halkından olan vezirlerim, Ebû Bekr ve Ömer’dir.”
İbn-i Abbâs (radıyallahü anh) anlattı: Hazreti Ömer, vefât etmişti. Mübârek vücûdu teneşir üzerine konmuştu. Halk toplanmış duâ ediyordu. Birisi arkamda dirseklerini omuzuma dayamış, “Allahü teâlâ sana rahmet eylesin yâ Ömer! Ümid ediyorum ki, Hak teâlâ seni iki sahibin ile beraber kılar. Çünkü çok defa Resûlullah efendimizden işittim; (Ben me’mûr oldum. Ebû Bekr ve Ömer de me’mûr oldu. Ben işledim, Ebû Bekr ve Ömer de işlediler. Ben çıkarıldım. Ebû Bekr ve Ömer de çıkarıldı) buyurdu. Arkama döndüm, arkamdaki Hazreti Ali idi.”
Ebû Sa’îd-il-Hudrî’nin (radıyallahü anh) rivâyet ettiği bir hadîs-i şerîfte buyuruldu ki: “Eshâbımın hiçbirine dil uzatmayınız. Onların şanlarına yakışmayan şeyler söylemeyiniz! Nefsim yed-i kudretinde olan Allahü teâlâya yemîn ederim ki, sizin biriniz Uhud Dağı kadar altın sadaka verse, Eshâbımdan birinin bir müd arpası kadar sevâb alamaz.”