“Siz din âlimleri ve fukahâsı çok, okuyucu ve hatîbleri az, soranları az, cevap verenleri çok bir diyar ve zamandasınız. Bu vaziyet karşısında amel, ilimden hayırlıdır. Yakında bir zaman gelecek, âlimler ve fukahâ, azalacak, konuşmalar çoğalacak, soranlar çok olacak, cevap verebilenler az bulunacak, işte o zaman ilim amelden hayırlıdır.”
“Allahü teâlâ kıyâmet günü, bütün kullarını ve âlimleri diriltir. Sonra âlimlere: (Ey âlimler, ben hâlinizi bilerek, ilmi size verdim, bunu size azap etmek için vermedim. Kusurlarınızı bağışladım. Buyurun Cennete) der.”
“İlimden bir mesele öğrenmek, bütün varlığı ile dünyâdan hayırlıdır.”
“Câhilin cehâletine susması, (öğrenmemesi) âlimin de ilmini saklaması doğru değildir.”
“En güzel hediye; hikmetli bir sözü iyice anlayıp, din kardeşine anlatmaktır. Bu, aynı zamanda bir senelik ibâdete karşılıktır.”
“İlim Çin’de bile olsa öğreniniz.”
“İnsanlar ilim öğrenip ameli terk ettikleri, dil ile sevişip içten husûmet besledikleri ve sılâ-i rahmi terk ettikleri vakit, Allah onlara lanet eder, kulaklarını sağır, gözlerini de kör eder.”
“Müslümanlar, Peygamberlerinden sonra, onun bildirdiği dinde bir bidat, herhangi bir yenilik yaparsa, bunun benzeri olan bir sünnet, aralarından kalkar.”
“Bidat sahibi bidatinden vazgeçinceye kadar, Allahü teâlâ tövbesini kabul etmez.”
“Yeryüzünde, her zaman kırk kişi bulunur. Her biri, İbrâhîm (aleyhisselam) gibi bereketlidir. Bunların bereketi ile yağmur yağar. Biri ölünce, Allahü teâlâ onun yerine başkasını getirir.”
“Kim ki, abdestini güzel alır, namazını vaktinde kılar, rükû ve sücûdunu tamamlar, huşû’una riâyet ederse, beyaz ve parlak olduğu hâlde yükselir ve 'benim hakkıma riâyet ettiğin gibi, Allah da seni korusun' der. Kim ki abdestini güzel almaz, namazını vaktinde kılmaz, rükû, sücûd ve huşûuna riâyet etmezse, siyah ve karanlık olduğu hâlde yükselir ve 'beni zayi ettiğin gibi, Allah da seni zayi etsin' der. Tâ ki Allahü teâlânın dilediği yere gittikten sonra bir paçavra gibi dürülür ve kişinin yüzüne çarpılır.”