Emirlere Riâyet Ve Ibâdete Devam Etmek
Akşemseddin'in evinin üst yanında bir pınar vardı, orada Hızır aleyhisselâm ile buluşup, sohbet ederdi. Sonradan o pınarın adı "Şeyh Hızır Pınarı" kaldı. Bir gün Hamdi Çelebi'nin annesi, o pınara su almak için gitti. Orada bir pir-i fâni belirdi ve kendisinden su istedi. Hâtuncağız nâmahrem diye çekindi. Fakat o kişi; "Ben, biiznillah doğacak olan oğluna duâ ve himmet eylemeye geldim" dedi ve o da su verdi. Pir suyu içti ve duâ etti. Eve gelince, başından geçen hâdiseyi beyi Akşemseddin'e anlattı. Akşemseddin tebessümle buyurdu ki: "O Pir-i fâni, kardeşim Hızır aleyhisselâmdır. Benim yakında doğacak âlim, kâmil ve şâir oğlum Hamdi'ye duâ ve ziyâret etmeye gelmiş." Bu durumdan çok memnun olan hanımı, şükür secdesine vardı. Akşemseddin hazretleri dâima derdi ki: "Şu küçük oğlum Muhammed Hamdi, yetim, zelil kalmasa, şu mihneti çok dünyâdan göçerdim."
Hamdi Çelebi vefatına yakın günlerde buyurdu ki: Şeyh-ül-islâm Abdullah-i Ensâri hazretleri, Menâzil-üs-sâyirin kitabında, Âl-i İmrân sûresi 103. âyet-i kerimesinde meâlen; "Allahın ipine sımsıkı sarılın" kısmını şöyle tefsir etmektedir: "Âyet-i kerimede geçen "Allahın habline (ipine) sımsıkı sarılın"dan murâd, Allahü teâlânın emirlerine riâyet ederek ibâdete devam etmektir. Âyet-i kerimede geçen i'tisâmın (sarılmanın) üç derecesi vardır. Birincisi; normal insanların i'tisâmı ki, Allahü teâlâdan gelen emir ve yasaklara sarılıp, devam etmektir. Bu kısımda bulunan insanların ibâdet ve tâati, yakin elde etmek içindir. Bu, Allahın ipine (Kur'ân-ı kerime) sarılmaktır. İkincisi; seçilmişlerin i'tisâmı olup, bunların emir ve yasaklara uymaktaki gayretleri, Allahtan başka her şeyden kesilmek, O'na, O'nun emirlerine teslim olmaktır. Bu da urvet-ül-vüskâ'dır. Üçüncüsü; seçilmişlerin seçilmişlerinin i'tisâmı ki, bunların emir ve yasaklara uymaktaki gayretleri, Allahü teâlâyı müşahede etmek, O'nun yakınlığı ile meşgul olmak nimetine kavuşmak içindir. Buna da i'tisâm-ı billah denir."