Berâ bin Azib (radıyallahü anh) tarikiyle rivâyet ettiği hadîs-i şerîfte Peygamber efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) “Selâmı yayınız, selâmet bulursunuz. Boş şey kötüdür” buyurdu.
Câbir’den (radıyallahü anh) rivâyet edilen hadîs-i şerîfte Peygamber efendimiz “Allahü teâlâdan iyilik umarak can veriniz” buyurdu.
Huzeyfe’den (radıyallahü anh) gelen hadîs-i şerîfte, Resûlullah “Bir adamın fitnesi ailesiyle malında, kendinde, çocuklarında ve komşusundadır. Ona oruç, namaz, sadaka, Emr-i bi’l-ma’rûf ve Nehy-i ani’l-münker (iyiliği emir ve kötülükten nehyetmek) keffâret olur” buyurdu.
Ebû Hureyre’den (radıyallahü anh) rivâyet edilen hadîs-i kudsîde Allahü teâlâ, “Ben sâlih kullarım için âhiret nimeti olarak hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın işitmediği ve hiçbir beşer kalbinden geçmeyen birtakım nimetler hazırladım” buyurdu.
Ebû Saîd’den rivâyet edilen hadîs-i şerîfte, Resûlullah “Kıyâmet gününde ölüm, güzel bir koç sûretinde getirilir. Cennetle Cehennem arasında durdurulur. Sonra 'Ey cennetlikler, bunu tanıyor musunuz?' denilir. Cennetlikler başlarını kaldırarak o koça bakarlar. 'Evet, bu ölümdür' derler. Sonra, 'Ey cehennem ahalisi, siz bunu tanıyor musunuz' diye sorulur. Onlar da başlarını kaldırarak bakarlar. 'Evet, onu tanıyoruz' derler. Sonra, emredilir koç sûretindeki ölüm derhal boğazlanır. Müteakiben 'Ey cennetlikler, artık size ölüm yoktur. Cennette ebedîsiniz ve ey cehennem halkı, size de ölüm yok cehennemde ebedî kalacaksınız' denilir” buyurdu. Sonra da, “Sen, onları ilâhî emrin yerini bulduğu vakit ile, hasret ve pişmanlık günü ile korkut, onlar hâlâ gaflet içindedirler. Onlar hâlâ îmân etmiyorlar. Şüphe yok ki arza ve onun üzerindekilere biz vâris olacağız! Onlar nihâyet bize döndürüleceklerdir” meâlindeki âyet-i kerîmeyi okudular ve okurken de elleriyle dünyâyı işâret ettiler.