Ezân, herkese bildirmek demektir. Belli olan Arapça kelimeleri sırası ile okumaktır. Ezân okumak, hicretten önce Mekke’de, Miraç gecesi başladı. Hicretin birinci senesinde, namâz vakitlerini bildirmek için emrolundu...
Ezânın, mahalle mescidinde, yüksek yerde okunması sünnettir. Sesini yükseltmesi lâzımdır. Fakat çok bağırmak için, kendini zorlamamalıdır. Beş vakit namâz için ve cuma namâzında hatîbin karşısında, erkeklerin ezân okuması sünnet-i müekkededir. Kadınların ezân ve ikâmet okuması mekrûhtur. Çünkü seslerini yükseltmeleri harâmdır. Ezân, başkalarına vakti bildirmek için, yüksekte okunur. Hâzır olan cemaat için veyâ kendi için olan ezân ve ikâmet yerde okunur. Vitir, bayram, terâvîh ve cenâze namâzları için ezân ve ikâmet okunmaz. Ezân okunurken, hareke veyâ harf katacak veyâ harfleri uzatacak şekilde tegannî yapmak ve böyle okunan ezânı ve Kur’ân-ı kerîmi dinlemek câiz değildir.
Ezân okumak, hicretin birinci senesinde, Medîne’de başladı. Bundan önce, namâz vakitlerinde yalnız (Essalâtü câmi’a) denirdi. Hicretin birinci senesinde, Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, Eshâb-ı kirâma sordu. Kimisi, namâz vakitlerini bildirmek için, Nasârâ gibi nâkûs, yani çan çalalım dedi. Kimisi, Yahûdîler gibi boru çalınsın dedi. Kimisi de, namâz vakti ateş yakıp yukarı kaldıralım dedi. Resûlullah, bunları kabûl etmedi. Abdullah bin Zeyd bin Sa’lebe ve hazret-i Ömer rüyâda ezân okumasını görüp söylediler. Resûlullah bunu beğenip, namâz vakitlerinde böyle ezân okunmasını emir buyurdu...
Medîne’de ilk ezân okuyan, Bilâl-i Habeşî’dir “radıyallahü anh”. Mekke’de ise, Habîb bin Abdurrahmân’dır “radıyallahü anh”.
Cuma namâzındaki birinci ezân, hazret-i Osmân’ın “radıyallahü anh” sünnetidir... Resûlullah, Bilâl-i Habeşî'ye, (İki parmağını kulaklarına koy! Böylece, sesin çok çıkar) buyurdu. Elleri kulaklara koyarsa iyi olur. Böyle yapmak, ezânın sünneti değil ise de, sesin çoğalmasının sünnetidir. Çünkü, rüyâda, melek okurken böyle yapmamıştır.