Göncüzâde Kâsım Efendi
Sahihayn ismi verilen, din-i islâmın iki temel kitâbında [(Buhâri) ve (Müslim)de], Câbir bin Abdullah'ın "radıyallahü anh" bildirdiği bir hadis-i şerifte, Resûlullah "sallallahü aleyhi ve sellem": (Birinin evi önünde nehir olsa, her gün beş kerre bu nehirde yıkansa, üzerinde kir kalır mı?) diye sordu. Hayır, yâ Resûlallah! dedik. (İşte, beş vakit namâzı kılanların da, böyle küçük günâhları afv olunur) buyurdu. Bazı câhiller, bu hadis-i şerifi işitince, o hâlde, hem namâz kılarım, hem de istediğim gibi, keyif sürerim. Nasıl olsa günâhlarım afv olur, diyor. Böyle düşünmek doğru değildir. Çünkü, şartları ile, edebleri ile kılınıp, kabûl olan bir namâz, günâhları döker. Sonra, küçük günâhları afv olsa bile, küçük günâh işlemeye devâm etmek, ısrâr etmek, büyük günâh olur. Büyük günâh işlemeye ısrâr etmek de, küfre sebeb olur...ÂLİMLERİN SÖZ BİRLİĞİ VAR...
Ehl-i sünnet âlimleri söz birliği ile buyurdular ki: (İbâdetler imândan parça değildir). Yalnız, namâzda söz birliği olmadı. Fıkıh imâmlarından imâm-ı Ahmed ibni Hanbel, İshâk ibni Râheveyh, Abdullah ibni Mübârek ve dahâ birçok büyük âlimler, bir namâzı amden, ya'ni bile bile kılmayan kimse, kâfir olur, dedi. O hâlde, ey din kardeşim, bir namâzını kaçırma ve gevşek kılma, seve seve kıl! Allahü teâlâ kıyâmet günü, bu âlimlerin ictihâdlarına göre cezâ verirse, ne yaparsın?
"Tefsir-i Mugni"de diyor ki: "Büyüklerden biri şeytâna dedi ki, senin gibi mel'ûn olmak istiyorum, ne yapayım? İblis sevinip, benim gibi olmak istersen, namâza ehemmiyyet verme ve doğru, yalan, her şeye yemin et, ya'ni çok yemin et! dedi. O kimse de, hiçbir namâzı bırakmayacağım ve artık yemin etmiyeceğim, dedi."