Hâşimî Emîr Osman
Küçük yaşta ilim öğrenmek için İstanbul'a gelen Hâşimi Emir Osman, Sahn-ı semân medreselerinde ilim tahsil etti. Kırklareli'nin Vize kazasına giderek Şeyh Alâüddin Ali Efendi'ye talebe oldu ve tasavvufta yüksek derecelere kavuştu.Hâşimi Emir Osman Efendinin şiir şeklinde söylediği nasihat dolu sözlerinden bir demet:
"Aklı başında bir insan isen, bir lokma ekmek için alçak dünyaya baş eğip muhtac olma. Git, değirmen gibi, sen de ekmeğini taştan çıkar. Alnının teriyle kazan ve kimseye minnet etme!"
"Zamânımızın insanlarının işi gücü dâimâ halka, yakınlarına ve kardeşlerine kötülük ve eziyet çektirmekten ibârettir. Hattâ kusursuz ve en iyi kalbli bir insan bile olsan seni de hazret-i Yûsuf gibi kuyuya atmaya kalkışırlar."
"Dünyâya tâlib olan insanlardan dünyâlık istemeye utanmıyor musun? Siz dünyâlığı, dünyâyı yed-i kudretinde tutan Allahü teâlâdan isteyiniz."
"Yediğiniz ekmeğin nereden olduğuna, çoluk çocuğunun oturduğu evin hangi yoldan kazanıldığına dikkat ediniz."
"Münâkaşaya oturmak, fayda kapılarını kapatır."
"Allahü teâlâ dünyâyı yarattı. Dünyâ üzerinde âlimler ve câhiller yarattı. İlmin en faziletlisi, kendisiyle amel edilen ilimdir. İlmin ancak kendisiyle amel olunanı delildir. Amelin doğru olanı hâriç, diğer kısmı hebâ olmuştur. Amelin sahih olması için de çok şart vardır."
"BİD'AT EHLİYLE OTURMA!.."
"Bid'at ehli ile oturana, hikmet verilmez. Bid'at ehli ile oturanın üzerine lânet inmesinden korkarım. Kim bid'at ehlini severse, Allahü teâlâ onun amelini yok eder ve kalbinden İslâm nûrunu çıkarır."
"Bid'at ehli olanlar, başlarını ve vücûdlarını toprakta gizleyip, kuyruklarını açıkta tutan ve yaklaşanı sokan akrebler gibidirler. İnsanlar arasında gizlenmiştirler, yanlarına yaklaşanı bid'ate düşürürler, bid'at yayarlar."
Hâşimi Emir Osmanhazretleri, vefatından önce oğluna buyurdu ki: "Ey oğlum! Kalbinde ufak bir leke görürsen, oruç tut. Gitmezse, az konuşmaya bak. Gitmezse, günahlardan şiddetle kaç. Yine gitmezse, her hâli iyi bilen Allahü teâlâya yalvarmaya, sızlanmaya başla!.."